İstiklâl Marşı ve birlik ruhumuz
12 Mart 2025, milletimizin bağımsızlık mücadelesini simgeleyen İstiklâl Marşı’nın kabulünün 104. yıl dönümü. Aynı zamanda bu anlamlı gün, marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy'u anma günü olarak da hatırlanıyor. Bu vesileyle hem İstiklâl Marşı’mızın önemini hem de Akif’in bizlere bıraktığı derin mirası bir kez daha anmak istiyorum.
İstiklâl Marşı, bu milletin bağımsızlık uğruna verdiği destansı mücadelenin bir nişanesidir. Mehmet Akif Ersoy, o zorlu günlerde kalemiyle cephedeki asker kadar cesurca savaşmış, milletin ruhunu dizelere dökmüştür. O, bu marşı yazarken sadece bir şiir kaleme almadı; bir milletin umudunu, kararlılığını ve inancını ölümsüzleştirdi.
Akif’in, “Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın!” sözü, bize geçmişte ödenen bedelleri unutmamamız gerektiğini hatırlatır. Çünkü bu marş, bağımsızlık için çekilen acıların, dökülen gözyaşlarının ve verilen canların bir yankısıdır. Bir daha öyle bir mücadeleye mecbur kalmamak, özgürlüğümüzü korumak ve bu değerleri gelecek kuşaklara aktarmak hepimizin sorumluluğudur.
Ancak Akif’in mesajı sadece bir marşla sınırlı değildir. O, milletin her ferdini bir bütün olarak görür. Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Laz, Çerkes… Kim olursa olsun, insanı insan olduğu için önemser. Bir milletin güçlü kalmasının yolunun, ayrışmak yerine birlik olmaktan geçtiğine inanır. Çünkü bir toplum kendi içinde bölünürse, dışarıdan gelen her türlü kötülük kolayca içeri sızabilir. Ama omuz omuza durursak, hiç kimse bizi yıkamaz.
Bugün de bu ruhu yaşatmalıyız. Farklılıklarımızı zenginlik, ortak değerlerimizi ise bağlayıcı güç olarak görmek zorundayız. Birlik olmak, kardeşliğimizi pekiştirmek ve birbirimize sımsıkı sarılmak, en büyük direnişimizdir.
İstiklâl Marşı sadece bir marş değil, bir milletin haysiyet ve şeref belgesidir. Mehmet Akif Ersoy ise bu milletin vicdanıdır. O vicdanı diri tutmak ve ortak geleceğimizi birlikte inşa etmek hepimizin boynunun borcudur.