Tüketim bizi tüketiyor
Günümüzde tüketim, insan yaşamının merkezinde yer almaktadır. Tüketim nefes almak kadar doğal hale gelmiştir. Ancak bu durumun uzun vadede bireyler ve toplumlar için büyük tehlikeler barındırdığı gerçeğini de göz ardı etmemeliyiz. Üretimin azalması, tüketim alışkanlıklarının kontrolsüz bir şekilde artması ve üretimin büyük şirketlerin tekelinde olması tüm dünyada ekonomik ve sosyal sorunlara yol açıyor. Bu nedenle üretken bir nesil yetiştirmek için çocuklara küçük yaşlardan itibaren üretimin önemi öğretilmelidir.
Tarihsel olarak, üretken toplumlar kendi ihtiyaçlarını karşılamak için iyi bir donanıma sahipti. Çiftçilik yapıyor, kendi aletlerini üretiyor ve hayatlarını el emeği ile kazanıyorlardı. Çoğumuz dedelerimizin, ninelerimizin köy evlerini hatırlarız. Kurutulmuş meyve sebzeler, asılı duran mısırlar... Ancak Sanayi Devrimi ile birlikte üretim büyük ölçekli fabrikaların eline geçti ve insanlar tüketici konumuna düşürüldü. Bu durum teknolojinin gelişmesiyle daha da hızlandı. Artık ürünleri tamir etmek yerine yenisini almayı tercih ediyor ve üretim sürecini düşünmeden sadece satın alıyoruz. Tüketim odaklı bu yaşam tarzı sadece ekonomik bağımlılığı değil, toplumsal eşitsizliği de artırıyor.
Üretimi kontrol eden büyük şirketler arzı kontrol edebiliyor ve fiyatları istedikleri gibi belirleyebiliyor. Örneğin, bir ürünün arzının az olduğu söylendiğinde insanlar onu almak için hücum ediyor, fiyatlar yükseliyor ve alternatif üretim olmadığı için tüketiciler buna uymak zorunda kalıyor. Eğer toplum olarak üretim konusunda daha bilinçli olursak, bu tür manipülasyonlara karşı daha fazla direnebiliriz.
Bu nedenle çocuklara üretimin önemi anlatılmalı ve erken yaşlardan itibaren nasıl üretici olabilecekleri öğretilmelidir.
Çocuklar basit çiftlik işleri, el sanatları ve geri dönüşüm projeleri gibi faaliyetlerle üretim sürecine dahil edilebilir. Ayrıca, problem çözme becerilerini geliştiren ve üretimi teşvik eden bir eğitim sistemi desteklenmelidir. Üretim sadece ekonomik bağımsızlık değil, aynı zamanda kişisel güven ve sosyal dayanıklılık anlamına da gelmektedir. Gelecekte daha adil ve sürdürülebilir bir dünya için, çocukları tüketen değil üreten bireyler olarak yetiştirmek üzere bugünden harekete geçmeliyiz.