Medyanın arkası göründükçe
İlke ve değerlerini, kamusal işlevini yitiren medyadan, teneke tınlaması sesler geliyor gün geçtikçe. İçi boşaldıkça tınlaması da artıyor. Girdabına kapıldığı...
İlke ve değerlerini, kamusal işlevini yitiren medyadan, teneke tınlaması sesler geliyor gün geçtikçe. İçi boşaldıkça tınlaması da artıyor. Girdabına kapıldığı tercihinden, dönemiyor da. Dönemedikçe yaldızları dökülüyor, tel tel dökülürken arkası da görünür oluyor.
12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden bu yana eski medyaya boya çekildi, kromajlarla falan kaportası süslendi, hatta 1990’larda, iktidarlar indirip, bindirecek, siyaseti, toplumu biçimlendirecek en süslü ilgi odağına dönüştü. Yeni görünüş eski aklı örtüyor, bir yandan içi hızla boşalırken görüntüsüyle göz kamaştırıyordu medyamız.
GÜÇ SARHOŞU PATRONLAR
Patronların başı dönmüştü kısa sürede edindikleri güç yüzünden. Neredeyse yasama, yürütme ve yargının önüne geçip, birinci güç gibi etkileyebiliyorlardı hepsini. Kamu yararı unutulmuş hatta aşağılanır olmuş, güç sarhoşluğuyla ne ilke ne değer tanımaksızın, yokuş aşağı boşa almışlardı vitesi.
Her şey para ve onun sağladığı güçten ibaretti, kamu yararı, ahmaklıktı. Tarihte binlerce kez yapılan hatayı, bir de 90’ların patronları yaptı. Birinci güç olduğunu, iktidarlar indirip, bindirebilme, siyaset, bürokrasi ve yargıyı yönlendirme kudretine eriştiğini sanan o patronlar, medya ile tarihin çöplüğündeler bugün.
NE YANDAŞI NE MUHALİFİ
Yetiştirdikleri, aynı hoyratlıkla yoluna devam ediyor. Medyacılık oynuyor, o patronların aklını, işine geldiği yerde kullanıyor, bir de kamu yararı gözetiyormuş rolleri kesiyorlardı. Mesleğin ilke ve değerlerinden kopmuş bu medyacılar, bir yandan görgüsüzlüğün de kitabını yazıyordu.
İktidar yandaşı, iktidarı bile rahatsız edecek yapışkan yalakalığıyla işlevinden uzaklaşıyor, muhalefet, doğruya da yanlışa da “yanlış” diyen, devletle iktidarı ayırt edemeyen yaklaşımıyla muhalefet işlevini yerine getiremiyordu. İktidarı eleştireceğim derken devlet politikalarına da muhalefet etmekten hiç çekinmiyorlardı.
CHP-HALK TV İLE GÖRÜNEN
CHP ile Halk Tv arasındaki para anlaşması, sonra ayrışma ve ağız dalaşı, medyanın arkasını biraz daha görmemizi sağladı. “En tarafsız, en doğru, en gerçek” falan derken anlaşma bitince yaldızlar döküldü. Daha o gece aylardır, yıllardır arkasında durduğu, kamuoyuna lider olarak önerdiği Kemal Kılıçdaroğlu’nu, kötülemekle geçirdi Halk Tv.
Bu nasıl bir ‘tarafsızlık, en doğruculuk, en gerçekçilik’di acaba? Olayın perde arkasını ve mesleki değerlendirmesini, ‘CHP ve Halk TV anlaşmasındaki etik ihlaller’ yazısıyla Faruk Bildirici gayet güzel özetledi. Biz de ‘Bu Medya Yıkılmalı Yeniden Kurulmalı’ demiştik 28 Mayıs genel seçiminden sonra. Kimseye bırakmadan kendi kendini yıkacak galiba medyamız.
KURTULUŞ DOĞRU MEDYADA
Kamu yararından uzak medyacılık, dünya medyasının sorunu. Ancak her ülke kendi bacağından asılacak, herkes, ülkesinin yararına kendi çözecek sorunlarını. Medyasını doğru yere oturtabilen, erken çözecek sorunlarını. Sabun köpüğü, kamudan kopuk medya, her ülkenin varoluş ve bağımsızlık sorunu uzun zamandır. Bizi uçuruma ittiren eli, doğru medya durduracak.