İçine patlayan millet
Bizim millet, içine patlayan bir millet. Siyasi olarak, ekonomik olarak, sosyal olarak sıkışır ama kıstırılmışlığın hırsını ailesi, komşuları, iş arkadaşları...
Bizim millet, içine patlayan bir millet. Siyasi olarak, ekonomik olarak, sosyal olarak sıkışır ama kıstırılmışlığın hırsını ailesi, komşuları, iş arkadaşları gibi yakınları ya da tanımadığı birilerinden çıkarır. Devletle kavga etmez. Başka köken, din ya da millete yönlendirmez. Etkisi zayıf dar bir çevre içinde kusar kızgınlığı, kinini.
Burada ‘devlet’ ile ‘siyasi iktidar’ ayrımına dikkat; devletle siyasi iktidarın kesiştiği yerlere zaten dokunmaz ama siyasi iktidarın devletten ayrıştığı konuları eleştirmek ya da karşı durmak konusunda da usturuplu gösterir tepkisini. Sandığı bekleyecek sabrı gösterir, orada yok eder.
Cumhuriyet’in arkasında durmuş ama yoldan çıkarıldığını gördüğünde devletin kurucu partisini bile cezalandırmıştır. 70 yıldır çekiyor cezasını.
ARTAN CİNAYETLERİN NEDENİ
Son zamanlarda çok sorulan, bizim de kulak misafiri olduğumuz bir soru üzerine giriyoruz konuya: Ne kadar çok cinayet işleniyor değil mi?
Evet, günden güne artan yeni bir suç ve cinayet döngüsüne girdik. Suç, böyle kısılmışlık zamanlarında zaten artar da bireysel cinayetlerin artışı, son damlalarla dolup, sabrın taştığını gösterir. Küçük kıvılcımlarla aile, akraba, komşu, iş arkadaşı, trafikte, yolda tanımadık biri ile çıkan tartışmaların arkası cinayete varır.
Suç da işlesek cinayet de kendine zarar verir bizim millet. En yakınındaki ya da kendinden çıkarır hırsını.
İSTEDİKLERİ SÜRÜNDÜRMEK
Bu siyasi, ekonomik ve sosyal mengene arasına kıstırılmanın yarattığı kızgınlık, terör örgütleri, başkasının maşası sivil toplum örgütleri, iş camiası, işlevinden sapmış tarikatlar, paranın kölesi burjuva takımı için bulunmaz fırsattır. Bu maşaları kullananların derin niyetleri debu kızgınlığı, siyasi iktidar üzerinden aslında devlete yönlendirmeye çalışırlar.
70 yıldır bu ülkenin siyaseti, ekonomisi ve sosyal dokusunu istedikleri gibi yönlendirdi, istedikleri adamları getirdiler. Niye hiç biriyle istikrar sağlanamadı? Kendi elleriyle getirdiği adamları götürdü, kurduğu sistemleri bozdular.
Kendi iradenle Cumhuriyet kurar, bağımsızlığın için savaşır, sonra da gidip boğazına çöken adamların eteklerine tutunursan onlar da alacağını tahsil eder. Ne öldürür ne kaldırır, böyle süründürürler.
YAKINLARIN GÜNAHI NE?
1950-1960 arası milleti kutuplaştırdılar, birbirimizi kırdık, bir askeri darbeyle Cumhuriyet’in frenine basıldı. 1970-1980 arası daha ileri götürdüler, baba oğula, kardeş kardeşe düşman edildi. 12 Eylül 1980’de bir askeri darbe ile Cumhuriyet’e kazık fren yapılırken siyasi, ekonomik ve sosyal bütün ayarlarımız değiştirildi. Yapıcı değil bozucu değişikliklerdi.
2007 Genel Seçimi’nden bu yana yeni bir kıskaca almaya uğraşıyorlar. Zincirleme krizler takılıyor birbiri ardına. Her zamanki gibi bir de üzerine 15 Temmuz 2016’da askeri darbe denemesi yaptılar, eskileri gibi başarılı olmadı. Salgını, yeni siyasi, ekonomik ve sosyal krizlerin tetikleyicisi olarak kullandı, bir kez de böyle boğazımıza çökmeye çalışıyorlar.
Sürüklendiğimiz, kısıldığımız çıkmazların sorumlusu ne ailemiz ne komşumuz ne iş arkadaşımız ne de yolda ya da trafikte hırsımızı kustuğumuz tanımadığımız biri.
MAŞALARA NİYE ÖDETMİYORSUN?
FETÖ, hala devlet içinde gizlenen müritlerine “Geliyoruz” doldurmalı yeni işaret fişeğini çakmış, Adnan Oktar’ın eli ayağı durmuyormuş, PKK-DHKP-C gibi örgütlerin girişimlerini görüyorsunuz, iş ve tarikat aleminin maşaları ateşi benzinle körüklüyor, sivil toplum örgütü kılıflı maşalar ise bir cesaret coştu yine.
A benim içine patlayan, kendine kıydığıyla kalan milletim, işte sana hedefler, niye ciğerparene, yoldaşına, masum tanımadığa kıyıyorsun? Boğazımıza çöken, kırılacak çok el var, niye bedeli sahibine ödetmiyorsun?