Dünyanın ağzında tat bırakmadılar
Bizzat Hristiyanlar’ın nefretle andığı Haçlı Seferleri, kendi halkına akla sığmayan kararlarıyla Ortaçağı getiren Engizisyon Mahkemeleri, Birinci ve İkinci...
Bizzat Hristiyanlar’ın nefretle andığı Haçlı Seferleri, kendi halkına akla sığmayan kararlarıyla Ortaçağı getiren Engizisyon Mahkemeleri, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’yla bitiremedikleri hesaplaşmaları ve doyamadıkları kan banyoları… “Batı” dediğimiz zihniyet, kanla yıkanmadan arınamıyor belli ki; yine döndü dolaştı, binlerce yıldır çıkamadıkları döngüye bir kez daha kapıldılar 21.Yüzyıl’da.
Sömürüyor zenginleşiyor, teknoloji üretiyor zenginleşiyor, o teknolojiyle bir kez daha sömürüp zenginleşiyor ama kanla yıkanmadan durulmuyor asabiyetleri. Zenginleşiyor, bilim, teknoloji falan üretiyor ama hiç medenileşemiyorlar.
MEDENİYETSİZ KÜRESEL KÖY OLDUK
Düzen kurmak, insanları doğru yönetmek üzerine değil, kandırmak, göz boyamak üzerine siyaset geliştiriyorlar çünkü. Batı siyasetnameleriyle Doğu siyasetnamelerini kıyaslayanlar, bu ezeli Doğu ve Batı çekişmesinin nedenini kolayca bulacaktır orada; insan ve devlet algıları, tamamen zıt düşünce ve görüşlerden ibarettir.
Son 200 yıldır vahşetle beslediği sömürme alışkanlığı yanına teknolojiyi aldı Batı. Geliştirdiği ince yöntemlerle siyaseti ve toplumsal yaşamı, artık dünya çapında yönlendirip baskılar oldu. Yeni kandırma ve göz boyama teknikleriyle küresel ama medeni olmayan bir köye çevirdi dünyayı.
Doğu’nun siyaset felsefesini için için çürütüp, Batı aklını koydular siyaset ve toplumsal yaşamın merkezine. Bunu da maalesef yuttu Doğu medeniyeti, iyice bir oyalandı 2 yüzyıl.
TANRI OLAMAK İSTİYORLAR
Batı ya da Doğu’nun değil, insanlığın yol ayrımına getirdiler bizi. İnsan, ya insan olacak ve ona göre davranacak ya da ‘insan olma vasfını hayvani içgüdüleriyle sınırlı tutacak’ kavşağındayız.
Gen teknolojisiyle insanı isteğe göre biçimlendirebiliyor, dijital teknolojiyle kolayca yönlendirebiliyor, laboratuvarlarda virüsler, aklı körelten fesatlar üretebiliyorlar. Önce tanrının yerine parayı yani maddiyatı oturttu, şimdi kendilerini layık görüyorlar o makama.
Eğer Atlantis diye bir kıta vardı da battıysa eğer, eğer doğaya aykırı böyle sapkın bir aklın sonucu Nuh Tufanı’yla arındıysa insanlık, o kavşağa geldik; Doğu, Batı konusu değil, yeniden doğmak zorunda kalacak insanlık.
SANDALYE Mİ KANSER HÜCRESİ MİYİZ?
İnsanın ki de dahil, daha fazlasını kaldırmayacak doğa. Vicdanı, merhameti, hakbilirliği olmayan insanın ruhu da yoktur zaten, eşyadır. Milyarlarca sandalyeyiz mesela. Ya da dünya nimetlerini bilinçsizce sömüren kanser hücreleri.
Devlet ve düzen, insanın devamlılığı içindir. Kargaşa düzeninin ne getireceği bilinemez çünkü. Bu yüzden aklı vardır insanın; gelişebilmesi için.
Bir toplumun, binlerce yıldır niye devlet kurup yaşatamadığına şahitlik ediyoruz İsrail’de. Nepal’de istenen özellikleri sipariş verilen genetik laboratuvarlardan çıkmış yapay çocuklar gibi İsrail. Şeklen benziyor ama devlet olmanın temel vasfı yok. Onu laboratuvara sipariş eden Batı aklı işte. Bu sefer de onun üzerinden karşılayacak kan banyosu ihtiyacını.
ÇOCUK ÖLMEK İSTER Mİ?
12-13 yaşlarında, babasıyla bombalamadan yüzü gözü toz içinde kurtulmuş kız çocuğu, kah geziniyor kah oturuyor, kalkıyor, yazılmış bir tiyatro tiradı attırıyor adeta: “Anneannemi, dedemi, teyzelerimi, kuzenlerimi, annemi, kardeşlerimi öldürdünüz, dayanamıyorum artık” dedikten sonra hastane sandalyesinde oturan babasının dizine yatıp, “Keşke ben de ölseydim, annemsiz yaşayamam” diyor yüzüne yapışmış tozların içinden yol yapan gözyaşlarıyla.
12-13 yaşında, hayatın eşiğindeki bir çocuk, kendi iradesiyle ölmek istiyor. İşte sapkın aklın, insan ve insanlığı getirdiği en alt seviyedir bu. Bu akıldan insanlık beklenmez zaten devlet de olmaz. 10 milyonluk ülke, dünya yüzünde milyarlarca insanın yaşam enerjisini emdi bir ayda.
BU SAVAŞI KAYBEDECEKLER
Ankara’nın Çubuk Belediyesi, eskiden ekonomik ve toplumsal açıdan çok önemli bir işlev gören köy fırınlarını canlandırmış köylerinde. Çökmeden birkaçını görüntüleme fırsatı bulmuştuk bu fırınların. Keyifle onu yazacaktık, ağzında tat bırakmadılar insanlığın. Bırakmadılar ki yaşamın eğlenceli küçük cilveleriyle insanlığımızı yaşayıp, oyalanıp gidelim.
İnsan doğasına karşı savaşı, Batı aklı ve maşası İsrail kaybedecek. Değilse yeni bir tufan süpürecek kötülüğün saltanatını.