Dünya hakimiyetinin engeli nüfus mu?
ABD Dışişleri Bakanı, ABD Ulusal Güvenlik Müsteşarı gibi ünvanları olsa da Henry Kissinger, bu ünvanları aşan, dünyayı kontrolünde tutmak isteyen adamların...
ABD Dışişleri Bakanı, ABD Ulusal Güvenlik Müsteşarı gibi ünvanları olsa da Henry Kissinger, bu ünvanları aşan, dünyayı kontrolünde tutmak isteyen adamların has memurlarındandı.
Yıl 1974, Kissinger’a, ‘National Security Study Memorandum 200’ başlıklı bir rapor hazırlatıldı. Türkçesiyle ‘Dünya Çapında Nüfus Artışının ABD Güvenlik ve Denizaşırı Çıkarları için Etkileri – NSSM200’. 1975 yılında ‘NSDM314’ başlığıyla güncellendi. Raporun gizliliği 15 yıl sonra 1989 yılında kaldırıldı.
Raporun özü; “1974'te 4 milyarlık nüfus 2000'de 6 milyar 400 milyona, 2075'te 12 milyara çıkacak (bugün 21 milyar olması tahmin ediliyor), mümkünse 6 milyarda durdurmalı, 8 milyarda müdahale etmeliyiz” deniyor. Sınır aşılınca En Az Gelişmiş Ülkeler’den başlayarak, nüfus artışına müdahale edilmeliymiş.
8 MİLYARDA DÜZENİMİZ BOZULUR
Araya bir cümle içine sıkıştırılmış; “Bu istikrarsızlık, ilgili ülkeler için değil, aynı zamanda ABD'nin ulusal çıkarları için bir tehdit olacaktır.. kaynaklarını kullanamayabiliriz..”
Yani 8 milyar aşılırsa “Dünya ekonomisi, dolayısıyla hakimiyeti, kontrolümüzden çıkar” diyor niyeti süzgeçten geçirirsek. 6 milyarı kontrol edebilecekler, 8 milyarı aşarsa sömürü düzeni bozulacak.
1988-1992 yılları arasında ülkemiz de dahil bu adamların kontrolündeki Birleşmiş Milletler’in Nüfus Fonu (UNFPA) eliyle yoğun ‘nüfus planlaması’ kampanyaları başlatılmıştı. Amacına ulaşamadığı gibi En Az Gelişmiş Ülkeler’in nüfus artışı katlanırken Gelişmiş Ülkeler’in nüfus artışı düşüyordu hızla.
Ne kampanya ne sudan sebeplerle çıkardıkları savaşlar ne hastalıklar ya da körükledikleri yokluklar durduramadı artışı. 8 milyarı geçti dünya nüfusu. Kırmızı alarm verildi.
EN İNSANLIK DIŞI PLANI YAPIYORLAR
Bu adamların, -dikkat ederseniz devletler demiyoruz- binlerce iç içe geçmiş ya da eklemlenmiş en önemli örgütlerinden biri de Dünya Ekonomik Forumu’dur. 2030 yılını milat göstererek ‘Büyük Sıfırlama’ planı seslendirilmeye başlandı toplantılarında.
Ekonomik, siyasi ve toplumsal sistem sıfırlanacak, tam hakimiyetle nüfus da dahil yeni bir kontrol sistemine geçilecekti. Dünya tarihinin en faşist, en insanlık dışı, en sapkın planını uygulamaya giriştiler.
Sebepsiz savaşlar, üretilmiş salgın hastalıklar ve olmadığı halde yaratılan kıtlıkla nüfus azaltılacak, yeni sistemle devletler üstü, öncekinden de güçlü mutlak hakimiyet ele geçirilecekti.
“DUR” DEMEZSEK
AİDS, Ebola, Kovid-19, şimdi Maymun Çiçeği gibi birçok salgını daha hazırlıyor, toplantılarında seslendirip, kayıplarımızın provalarını yapıyorlar. Yapay kıtlık için tedarik zincirlerini kırıyor, ürünü piyasadan çekiyor, hatta tarlada yakıyorlar. Rusya-Ukrayna, İsrail-Filistin gibi dengeleri bozan savaşları körüklüyor, Çin-Tayvan, Hindistan-Pakistan ya da Hindistan-Çin başta olmak üzere dünya üzerinde bölge dengelerini bozacak bütün ülkeleri birbirine kırdırmaya uğraşıyorlar.
İnternet ve sosyal medya ile de aklımızı öldürüyor, bizi tepkisiz güdülenmeye hazırlıyorlar. Büyük ihtimalle dünya tarihinin en aptal nesli olarak anılacağız bu zihin cinayetine bir “dur” demezsek.
Durdurulamaz nüfus artışı, aslında bizzat bu adamların ekonomik, siyasi ve toplumsal sistemlerinin sonucudur; neoliberalizm ya da vahşi kapitalizm, diğer tabiriyle ‘altta kalanın canı çıksın sistemi’ kasıtlı fakirliği ve cehaleti beslemiş, içgüdüleriyle zincirlenen cehalet, katlanan nüfus artışı olarak yanıtlamıştır sistemi.
YARATTIKLARI SİSTEMLE SAVAŞIYORLAR
Gıdanın da insanın da doğanın da genetiğini bozuyorlar, En Az Gelişmiş Ülke olmakla ilgisi yoktur artık olanların, o duruma düşürülmeyle ilgisi vardır. Azaltmaya çalıştıkları nüfusun kaynağı, bizzat kendileridir zaten. Sistem insanlığa uygun değildi, meyvesini böyle verdi işte.
Yaratıkları sistemin sonucuyla savaşmak zorunda şimdi muktedirler. Bedelini insanlığa ödetmek istiyorlar ancak dengesi bozulmuş insanlığın, hesaplarına uydursalar bile kestirilemeyen yeni bir tepkisi, sonucu olacaktır.
1974’te hesaplamayı becermişler ama planlama, aklın en ilkel yöntemleriyle çözümlenmeye çalışılıyor.
Hızla artan nüfus, bir sonuç olarak dünya hakimiyetinin tehdidi, engeli olmuştur. Dünya ve insanlık, insan aklının hakim olabileceği bir şey değil. Tarihin en uç örneğiyle bir kez daha dersimizi almaya hazırlanıyoruz; bir avuç zekası kısıtlı, delirmiş sözde seçkinler önderliğinde!