Değişim kum fırtınası gibi geliyor
Önümüz toz duman, arkasını göremediğimiz bir kum fırtınası geliyor üstümüze. İnsanlık tarihindekilere benzemeyen bir değişim ve dönüşüm sürecinin ilk kumları...
Önümüz toz duman, arkasını göremediğimiz bir kum fırtınası geliyor üstümüze. İnsanlık tarihindekilere benzemeyen bir değişim ve dönüşüm sürecinin ilk kumları, saçlarımızın arasına girmiş bile. Kum fırtınasını görüyor ama içine girmeden tanımlayamayacağız arkasında bırakacağı insanlığı.
Ruhumuzu yıkayan bir yağmurun ardından güneş açıp, kuşlar mı cıvıldayacak yoksa fırtınanın kumları arkasında çağın eşkıyaları mı bizi bekliyor olacak?
Dünyanın doyuramadığı, uzaya göz dikmiş sapkın eşkıyaların eline mi kalacak insanlık, onların silahlarıyla onlardan söke söke insanlığını geri mi alacak insanlar?
ESKİYLE YENİNİN DERİN ÇATIŞMASI
Eskiyle yeni, henüz kabullenemediğimiz derin çatışmaya çoktan girmiş. Eskinin kazanamayacağı bir çatışma bu. Çünkü eskinin tanımadığı, baş edemeyeceği silahları var yeninin.
Örneğin dijital yazılım, örneğin genetik müdahale… Tanrıya ve insanlığa olan inancı yıkabiliyor. Yeninin silahları çok yaman kötüye kullanacaksa eğer.
11 Eylül 2001 İkiz Kuleler’in yıkılmasından beri dünya ekonomik sistemi çökmüştü zaten. Yenisini kurmaya çalışıyorlar, onun da insanlığın hayrına mı şerrine mi olacağını bilemiyoruz kum fırtınası dinmeden.
Vahşi kapitalizm, kanser gibi yayıldı toplumsal dokuya, çözdü toplumları. Altta kalanın canı çıksın sistemi, insanı insanlığından etti. Daha da ötesini zorluyor çağdaş eşkıyalar.
CAN TİCARİ ÜRÜN ARTIK
Eğitim sistemi çöktü ki dünyada bu çöküşten muaf bir tane devlet sayamazsınız. Eski yöntemler, yeni nesilde karşılık bulmuyor artık. Eskide ısrar eden her ülke, geleceğin nesli olamadan kıyma makinesinde kıyacak gençlerine.
Her şeyin başı sağlık ama insan canı, ticari bir ürün artık. Can havlimizi paraya dönüştürmekte yarışıyor ilaççılarla tıpçılar.
Bir takım devletler işbirliği yapıp insani yeni bir düzen kuramazsa eğer, siyaset diye bir şey kalmadı dünyada. İnsanlığa, devlete, vicdan ve adalete, ahlaka aykırı her yolun mübah sayıldığı sisteme siyaset denmez; eşkıyalığın bir kılıfı denebilir.
İKİ TÜR DEĞİŞİM TALEBİ
İki tür değişim talebi var bugün önümüzde:
Birincisi, insanı maddeye indirgeyip karşısında tanrılaşmak isteyen küresel eşkıyaların talebi..
İkincisi, bu eşkıyaların elinden insanlığını geri almaya çalışan insanların değişim talebi.
Bu çatışmanın sonu, ya zamanı gelmemiş bir kıyamet ya da insanlığın kendini yeniden bulması ve insanlığında seviye atlamasıyla sonuçlanacak.
Önümüzü göremediğimiz bir kum fırtınası geliyor ama aklımız ve vicdanımız berrak olduğu sürece güneşli günler ve kuş cıvıltıları bekler bizi. İnsan, insanın elinden insanlığının alınamayacağı, eşkıyaların gücünün yetmeyeceği ruh ve vicdana sahip. O kadar eminiz ki bu bulanıklığın sonrasında değişim süreci, insanın zaferiyle sonuçlanacak.