Cumhuriyet bendini yıktı
Çanakkale’de, Sakarya Meydan Savaşı’nda, Büyük Taarruz’da olmadı, çok bent çekti ama önünde duramadılar. Mondros Mütarekesi’yle prangalayıp, Sevr...
Çanakkale’de, Sakarya Meydan Savaşı’nda, Büyük Taarruz’da olmadı, çok bent çekti ama önünde duramadılar. Mondros Mütarekesi’yle prangalayıp, Sevr Antlaşması’yla kafese koymayı denedi, ne prangaya alabildi ne kafese sokabildiler bu cıva gibi tutulamaz milleti.
O zaman da kuraklaşmış idarenin yeniliğe ve gelişmeye susamış halkı vardı, bugün de yenilik ve gelişmeyle nehir olup akmak için bir kez daha bendi zorluyor enerjisi.
Kükremiş sel gibi, bendini çiğneyip aşma gücü birikti.
“SÖNMEZ ARTIK BU ALEV”
“İngiliz tarihçi” diyoruz da İngiliz çıkarlarına göre tarih yazabilen Arnold Toynbee, İstanbul Hükümeti’nden yana Ankara hükümetine “Ulusal bütünlük ve egemenlikle İstanbul arasında, bir seçim yapmak zorunda kalacaksınız” diye parmak sallıyordu 1922 sonunda.
24 Temmuz 1923’te sonuçlanan Lozan Antlaşması’ndan sonra parmağı indirmek zorunda kaldı ancak kılçığını da atmadan geçemedi: “1923’te yanar gördüğüm alev, yanmasının devamını sağlayacak yakıtı buldu mu?”
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilmiş, halkın desteğini gören Toynbee, Ankara’yı ikinci kez ziyaretinde bırak parmak sallamayı “Bu alev yalnız yanmakta devam etmediği gibi, artık bunda sönme tehlikesi de kalmamıştır” diyerek ümitsiz kanaatini açıklamak zorunda kalmıştı. Kaybettiğini, Toynbee’nin ağzından kabulleniyordu İngiltere.
NE İÇERİDE NE DIŞARIDA DURMADILAR
Durmadı, hemen aşağı semte bent kurmaya koştular. Avrupası, Amerikası, askeri darbelerle sağcılık solculukla Sünnilik Alevilikle Kürtlük Türklükle tarikatçılar FETÖcülükle yeni bentler kurdu Cumhuriyet’in önüne. 15 Temmuz 2016, bendin yıkılış miladıydı. Milletin derin baskısı, 15 Temmuz’da gediği açtı, 100.yılında sel oldu, çiğneyip aşıyor bendini.
Düne kadar 29 Ekimler, gazetelerde çiklet kutusu kadar haber oluyor, televizyonlarda 1 buçuk 2 dakikada geçiştiriliyordu yurt çapındaki kutlamalar. Siyasiler ve bürokratlar duyarsızlaşmış, özel sektör, günah gibi ağzına almıyordu milli günleri.
Cumhuriyet’in 100.Yılı’nda, bir çığ inişi gibi yer gök, siyaseti medyası bayrak ve Atatürk oldu. Göz yaşartıyor bu zevatın bayrağı alıp önden koşan tiyatrosu. Sinsiliğinden taviz vermeyen mesaj ya da etkinlikler gözden kaçıyor, yaptıkları yutulacak sanıyorlar. Röntgen çekildi bitti, hepinizin içi net görünüyor artık.
ERGENLİKTEN OLGUNLUĞA GEÇİYOR
Bu bendi, memleket meselelerinde sağduyusunu kaybetmeyen millet yıktı. O sağduyu ile kurulmuştu Cumhuriyet. Her yatağına sıkıştırıldığında bir tekmeyle bendini yıkmaya muktedir bu millet.
Ekim 1925’te Fahrettin Altay Paşa Atatürk’e soruyor, “Niye 29 Ekim Paşam?” diye. “Mondoros 30 Ekim’dir, Cumhuriyet 29 Ekim” yanıtını alıyor.
Mondroslar bitti, yeni bir dünya düzeni kurulurken yeni yüzyılıyla yeni Türkiye yerini alacak orada. Toplumuyla dinamik, devletiyle etkin. Gücü, enerjisinde bu milletin.
100. Yılı’nda Cumhuriyet, ergenlikten olgunluğa geçiyor. Çok üzecek dünyanın muktedirlerini, bir kez daha hesapları tutmayacak 100 yıl önce olduğu gibi.