Çağın treni yaklaşıyor
Eskiler gibi değil hızlı bir tren bu, çok hızlı. İstasyonda uzun uzun beklemiyor hızlı trenler, bindin bindin, geldiği hızla el bile sallayamadan gözden...
Eskiler gibi değil hızlı bir tren bu, çok hızlı. İstasyonda uzun uzun beklemiyor hızlı trenler, bindin bindin, geldiği hızla el bile sallayamadan gözden kayboluyor. Böyle bir tren geliyor, binemeyen ülkeler, çok bekleyecek sonrakini. Bir sonraki tren bile olmayabilir, istasyon etrafında perişan, bir çağı atladığınızla kalabilirsiniz.
İnsanlık tarihinin, bu trenler gibi gelip geçtiği dönemleri var. Treni yakalayanlar binmiş, ilerlemiş. Kaçıranlar, cehaletin ve sefaletin pençesinden, soyunun tükenmesinden kurtulamamış. Tarihimizin en büyük dönüşümlerinden biriyle bambaşka bir çağın taşıyıcısı olarak geliyor yeni tren.
İKİ SONSUZ EVREN SERİLDİ ÖNÜMÜZE
Mesela insan alet yapmış, mızrağı, oku keşfetmiş, tekerleği bulmuş, yerleşik tarıma geçip, hayvanları evcilleştirerek yaşamayı becermiştir. Ancak yazıyı buluşu, hayatta kalmaktan öte bambaşka bir dönüşüme, sıçramaya karşılık gelmiştir; yazamayan ve okuyamayanlar, medeniyet üretememiştir. Bir kopuş yaşamıştır insanlık kendi arasında.
Mesela barutun ve silahın, kağıdın icadı ya da sanayi devrimi, medeniyeti biçimlendirmekte yeni çığırlar açmıştır ama atomun keşfi ve ardından gelişen kuantum fiziği, insanlığın dönüşümünde bambaşka bir çağı başlatmıştır; güneş ve dünyadan ibaretken evrenimiz, hem içimize hem dışımıza doğru ucunu göremediğimiz iki sonsuz evren sermiştir önümüze.
Varolmaktan, varlığını sorgulama ve anlamlandırmaya geçti insanoğlu; dünya ve evren gördüğünden ibaret sanırken bu sonsuzluk içinde kum tanesi kadar yer kaplayamadığını, maddeyi bile nihai olarak tanımlayamadığını fark etti.
ANLATILMADIĞI İÇİN GÜVENSİZ HİSSEDİYORUZ
Genetik bilimi ve dijital teknoloji, yazının bulunuşu kadar köklü bir dönüşümün eşiğine getirdi bizi. Dilimiz, algılamamız, fiziğimizi değiştirecek bir bambaşka dönüşüm çağının içinde yani yeni tren istasyonundayız artık. Ancak treni kaçıracak gibi de ağırdan alan haller gösteriyoruz.
Bütün dünya bu istasyonda. Covid-19 salgınından bu yana hızlanan bu dönüşüm süreci, eski yaşamı ve alışkanlıklarına döneceği beklentisindeki insanlığı, tozu dumanıyla boğmuş durumda. Günü tanımlayamıyor, geleceği planlayamıyoruz bu yüzden. Hepimizin dikkati, hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı bu çağ bize anlatılmadığı için dağınık, güvensiz hissediyoruz dolayısıyla.
İNSANLIK MESELESİ BU ÇAĞ
Küresel bir dönüşümün eşiğindeyken iç ve dış siyasetlerin istikrarsızlığı da kaygılarımızı körüklüyor. Oysa bu treni idrak eden ülkeler, sistemlerini hazırlıyor, bu treni kaçırmayacak önlemleri alıyorlar. Türkiye de bu ülkelerden biri.
Dincilik-laiklik, sağcılık-solculuk, mezhepçilik ya da kökencilik, yeni nesilde bir karşılık bulmuyor. Bayatlamış, küflenmiş geçmişin bu siyaset araçları, siyaseti yönlendiremiyor. Bu bulanık su birikintisinde zorla boğmazsak, gençlik çağın trenine yetişecek, yeni çağı kaçırmayacak. İç ya da dış siyasetten çok bir insanlık meselesi gelen çağ.
İNSANLIK SINAVINDAN ÇIKARIZ
Dikkat ederseniz ‘büyük dönüşümler’ olarak tanımladığımız dönem aralığının daraldığını göreceksiniz. Bin yıllar, yüz yıllardan on yıllara inmiştir bu dönüşüm aralıkları. 2016 yılında, 2 bin yıllık bilginin 17 ayda öğrenilebildiğini yazmıştık. Bugün kaç aya indi acaba?
Küflü siyasette, dijital teknolojinin kirli sosyal medya okyanusunda boğulmadan, genetik bilimini insanlığın yararına kullanarak bekleyebiliriz bu tren istasyonunda. Treni kaçırmayız, bindiğimiz gibi de yeni çağın yolculuğu başlar.
Tarih boyunca bu dönüşüm dönemlerini, iyiye de kötüye de kullananlar olmuştur. Yine olduğu ve olacağını görüyoruz. Bu en büyük dönüşüm çağlarından birinde daha insanın, insanlık sınavından alnının akıyla bir üst seviyeye çıkacağını düşünüyoruz.