Şairlerini bilmeyen bir nesil yetişiyor
Kaldığım misafirhanede kahvaltı sırasında bir baba ve oğlu da yan tarafta kahvaltı salonu işletmecisiyle oturuyordu. İşletmeciyi tanıdığım için sohbete...
Kaldığım misafirhanede kahvaltı sırasında bir baba ve oğlu da yan tarafta kahvaltı salonu işletmecisiyle oturuyordu. İşletmeciyi tanıdığım için sohbete başladık.
Çocuğa dedim ki "bir Türk şairinin ismini söyle, ben şair yazarım, kitaplarım var, sana kitap hediye edeceğim."
Çocuk birkaç dakika ciddi ciddi düşündü. Hiçbir şair ismini söyleyemedi.
Ben yardımcı olur diye "Necip" dedim, yine cevap yok, "Necip Fazıl" dedim yine cevap yok. En sonunda "Necip Fazıl Kısakürek" diye bitirdim.
Yanındaki Babası çok hayret etti. "Oğlum, gelecek sene liselere geçiş sınavına girecek ve Necip Fazıl Kısakürek ve hiçbir şair tanımayan bir öğrenci yetişiyor." dedi.
Babası bu arada ismimi sordu, “Ahmet Sandal” diye söyledim.
Bu arada çocuk "bir şair ismi biliyorum" dedi. "Sevindim, haydi söyle" dedim. Çocuk "Ahmet Sandal" dedi ve hep birlikte gülüştük.
Çocuk zeki ve çalışkan idi. Kusur ve sorun çocuklara ve gençlere şairlerini öğretemeyen Milli Eğitim Sistemindeydi.
Çocuğa kitap hediye ettim tabi ki. Şiir kitabımı hediye ettim.
Çocuk "Necip" deyince aklıma "Necip Uysal" geldi" dedi. Bu sefer ben sordum. "Necip Uysal kim" dedim. "Bir ünlü futbolcu" dedi.
Böylece ben de bir futbolcu ismi öğrenmiş oldum.
Evet, bu anlattıklarım birebir yaşanmış bir hakikat.
Acı ve düşündürücü bir hakikat.
Şairlerini bilmeyen bir nesil yetişiyor bu Ülkede.
Şairleri bilmese ne olur diyecek zavallıcıklar vardır.
Onlar var mıdır, yok mudur bilmiyorum.
Ben bu Ülkenin ve topyekün Dünya’nın kurtuluşunu “şiirde” görüyorum.
Çok iddialı bir söz oldu sanırım.
Şiir ruha güzellik katar.
Şiir insana huzur verir.
Şiir okuyan ve şiirde okuduklarını tefekkür eden kişi düşüncenin ve beynindeki fikirlerin gelişmesi ile hayata farklı bakar.
“Şiirden şuura bir yol vardır.”
Şiirden tefekküre, tefekkürden şiire gidildiği gibi, şiirden bilinçli olmaya doğru gidilir.
Şiir ufuk gösterir. Şiir hedef gösterir. Şiir insanlığı öğretir.
Tabi şiirden şiire fark var.
Benim şiirde ölçüm şudur: “Hakkı ve hakikati haykırmak ve Allah’ın Kur’an’da emrettiği ve Sevgili Peygamberimizin Hadisi Şeriflerde beyan ettiği üzere dosdoğru yaşamak ve iyilik ve takva üzere bir hayat sürdürmek. Bizim şiirdeki ölçümüz budur. Yani bu belirttiğim hususları tavsiye eden, salih ameli, takva ve iyilik üzere yaşamayı, doğruluktan ayrılmamayı tavsiye eden ve bunları şiirlerinde haykıran şairler baş tacıdır.”
İşte o şiirlerden bazılarının isimleri:
Hazreti Mevlana, Yunus Emre, Mehmed Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek, Karacaoğlan, Fuzuli, Nabi, Şadi Şirazi, Şehriyar, Abdurrahim Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Yahya Kemal, Aşık Veysel, Arif Nihat Asya, Erdem Beyazıt, Mehmet Akif İnan, Sezai Karakoç, Cenap Şahabettin ve bu şairler gibi Hakkı haykıran ve doğrudan asla şaşmayan şairler baştacıdır.
Peki, bu saydığım şairlerin isimleri öğrencilik çağındaki çocuklarımız, ilkokul ve hatta ortaokul öğrencilerimiz ismen biliyorlar mı? Yani haklarında hiçbir şey bilmeseler de bu şairlerin isimlerini öğrencilerimiz duymuşlar mı?
Buradan nereye varmak istiyorum?
Milli Eğitim yetkililerine, okul müdürlerine ve öğretmenlerimize sesleniyorum.
İlkokuldan ve ortaokuldan itibaren çocuklarımıza şairlerimizi ismen de olsa tanıtın ve isimlerini duyurun. Bilsinler.
Lise yıllarında da şairlerimizi daha yakından tanısalar ve artık o yıllardan sonra şairlerimizin şiirlerini okuyup da seslendirseler.
Peki, lise öğrencileri şairlerimizi ismen biliyorlar mı? İsimlerini duymuşlar mı?
Liseden mezun olan bir öğrenci ülkemizdeki şairlerden hangilerinin isimlerin, sayabilir?
Eğer, bir lise mezunu öğrenci bir anda 10 Türk Şairinin ismini bir anda sayamıyor ve bilmiyorsa bu Milli Eğitim’in ayıbıdır.
Bir İngiliz öğrenci, şairlerini tanırken, bir William Shakespeare isimli şairlerinin şiirlerinden örnekler okuyacak kadar bilgili iken bizim öğrencilerimizden Hazreti Mevlana’nın, Yunus Emre’nin, Necip Fazıl’ın ve Mehmet Akif’in şiirlerinden hiçbirisini terennüm edemeyecek durumda ise, hatta şairlerimizin isimlerini dahi bilmiyorsa vah halimize!
Ancak, müşahede ettiğimiz tablo çok iç açıcı değil. Maalesef, gençlerimiz şairlerimizi bilmiyor. İsimlerini bilse bile şiirlerinden habersizler.
Tabi burada bir parantez açarak, ülkemizde şairlerimizi bilip de tanıyan ve şiirlerinden örnekle okuyacak kadar bilgili öğrencilerimiz de var. Onlara elbette sözümüz yok. Türk şiirinden şiirler okuyan ve şairlerimizi bilip de tanıyan öğrencilerimizi takdir ediyorum. Bu yazıda belirttiğim eleştirel sözlerime elbette onlar için değildir.
Şairleri bilen ve tanıyan öğrencilerimiz de kendi özel çabaları ile öğrenmişlerdir. Yoksa, Milli Eğitim sisteminde bizim istediğimiz derecede ve geniş muhtevalı bir şiir ve şair tanıtımı yoktur. (Sırf öğretmek için müfredatta olan şiir ve şairlerin kitaplarda olması mühim değil, şiiri ve şairi sevdiren bir müfredat programı gereklidir” demek istiyorum. Ey Milli Eğitim yetkilileri şiiri ve şairi öğretmeyin, sevdirin!)
Evet, yazımın sonunda Milli Eğitim bakanımız Yusuf Tekin başta olmak üzere, tüm Milli Eğitim yetkililerine, Okul müdürlerine ve öğretmenlerine sesleniyorum. Lütfen öğrencilerimize şairlerimizi tanıtın.
Vesselam…