İnsan, tebliğ ve İslam

Tebliğ, bir hususu, bir durumu, bir emri, bir yükümlülüğü, muhatabına bildirmek ve gereğinin yapılmasını talep etmektir. İslamî tebliğ, Allah’ın emir ve...

Tebliğ, bir hususu, bir durumu, bir emri, bir yükümlülüğü, muhatabına bildirmek ve gereğinin yapılmasını talep etmektir. İslamî tebliğ, Allah’ın emir ve yasaklarını, İslamî yükümlülük ve sorumlulukları, ilahi kural ve ilkeleri, başta Müslümanlar olmak üzere, tüm insanlara bildirmek ve riayet etmelerini beklemektir.

Tebliğin ne olduğunu bu şekilde kısaca tanımladıktan sonra, “insan, tebliğ ve İslam” bağlamında önem taşıyan bazı hususların ve bazı mühim soruların cevap ve açıklamasına geldi şimdi.

Önce şu soruları gündeme taşıyalım:

1-İslamî tebliğ, sürekli ve sistematik bir şekilde yerine getirilmesi gereken yükümlülük müdür, yoksa, belli vakitlerde ve rastgele uygulanması gereken bir görev midir?

2-İslamî tebliği yalnızca bu hususta görevli Hocalar ve Diyanet İşleri Başkanlığı mı yerine getirecek, yoksa, bu hususta her Müslüman vazifeli midir?

3-Müslümanlar her an İslamî tebliğe muhtaç mıdır, yoksa, zaten İslam olduktan sonra İslamî tebliğe ihtiyaç kalmaz mı?

4-Tüm insanları Müslümanlık dinine çağırmak ve herkese hidayetin nasip olması için bir Müslüman kendisinde bir sorumluluk hissetmeli midir, yoksa, bu hususta üzerine bir sorumluluk almamalı mıdır?

5-İslamî tebliğde söz mü önemlidir, davranış mı önemlidir, yoksa her ikisi de önemli midir?

Evet, “insan, tebliğ ve İslam” bağlamında belki aklımıza nice sorular gelebilir. Ancak en temel sorular bunlardır ve bu sorulara açıklamalar getirmeye çalışalım.

Şu hususları net olarak belirteyim:

İslamî tebliğ, sürekli ve sistematik bir şekilde yerine getirilmesi gereken bir yükümlülüktür. İslamî tebliği başta, görevli Hocalar ve Diyanet İşleri Başkanlığı yerine getirecektir. Ancak, bu hususta her Müslüman da vazifelidir. Müslümanlar her an tebliğe muhtaçtırlar. Tüm insanları Müslümanlık dinine çağırmak ve herkese hidayetin nasip olması için her Müslüman kendisinde sorumluluk hissetmelidir. İslamî tebliğde öncelikle kişinin sözünden çok davranışı önemlidir. Bir Müslüman İslam’ı tam ve örnek bir şekilde yaşamalı ve ondan sonra sözleriyle insanları hak ve hakikate çağırmalıdır. Kendisi İslam’ı yaşamadığı ve temsil etmediği halde, kimseyi İslam’a sözle çağırmamalıdır. İslamî tebliğde öncelikle öz önemlidir, örnek davranışlar önemlidir.

Evet, yukarıda 5 madde şeklinde sıraladığımız sorulara bu şekilde net cevaplar vermek mümkündür. Bu cevaplarla birlikte “insan, tebliğ ve İslam” bağlamında şu düşüncelerimi ve en altta da bir şiirimi sizlere takdim edeceğim.

Müslümanlar İslam’ı tebliğden önce, İslam’ı temsile layık olup olmadığını düşünmelidirler. “Biz İslam’ı ne kadar temsil ediyoruz” diye, bu soruyu kendilerine sormalıdırlar. Bir kişi kendi hâl ve davranışlarıyla kendisini İslamî bulmuyorsa, İslamî tebliğe kalkışmamalıdır. Bu haldeki bir kişi İslam’ı tebliğe kalksa da bir sonuç elde edemez. Çünkü, kâl’den önce hâl gelir. Söz’den önce öz gelir.

“İslam ve tebliğ” konusu ne vakit aklıma gelse, şu iki nokta, şu iki gerçek zihnimde belirir.

1-Endonezya, Malezya gibi uzak doğu Ülkelerinin İslam’ı kabul etmesinde en büyük etken Arabistan’dan ticaret için o diyarlara giden Müslüman tacirlerdir. İslam’ı dört dörtlük bir şekilde temsil eden o zamanki Müslüman tacirler gittikleri yerlere aynı zamanda İslam’ı da götürmüşlerdir. Dürüst, ciddi ve şefkatli mü’min tüccarlar kısa sürede uzak doğuda İslam’ın yayılmasını sağlamışlardır. İşte size gerçek ve etkili tebliğ metodu. İslam’ı gerçek manasıyla temsil eden her mü’min aynı zamanda iyi bir tebliğcidir de.

2-Gurbetçilerimiz belki 50, belki 70 yıldır, milyonlarca kitle halinde Almanya, Fransa, Hollanda, Avusturya, İtalya gibi Ülkelerde çalışmaktadırlar. Acaba bu süre içerisinde kaç Hristiyanın İslam’ı seçmesine vesile olmuşlardır? Bu sayının iki elin parmaklarından az olduğunu düşünüyorum. Maalesef gerçek bu. Çünkü Biz hâlimizle örnek olamıyoruz.

İslam’ı araştırıp ve Kur’an’ı okumak suretiyle Müslümanlığı seçen eski ünlü Pop Sanatçısı Cat Stevens (Yusuf İslam) bakın bu hususta ne diyor: “Eğer Kur’an’ı tanımadan önce Müslümanları tanımış olsaydım, asla Müslüman olmazdım.”

Çok acı bir gerçek. Biz İslam’ı tanıtamıyoruz ve maalesef örnek olamıyoruz. İslam’ı tebliğden hem söz, hem de öz olarak fersah fersah uzağız.

Evet, bu hususta yani, “insan, tebliğ ve İslam” noktasında çok şey yazılabilir. Ancak, sözü uzatmaya gerek yok. Sizleri bu husustaki şiirimle baş başa bırakıyorum.

İnsan her an tebliğe muhtaç.
Güzel sözlere kulaklarını aç.

İnsan her an tebliğe muhtaç.
İyiliğe, doğruluğa kollarını aç.

İnsan her an tebliğe muhtaç.
Güzelliklere pencereni aç.

İnsan her an tebliğe muhtaç.

Sen de ruhunu İslam’a aç.

SON DAKİKA HABERLERİ

Ahmet Sandal Diğer Yazıları