Her şeyi belediyeden devletten beklemeyin
Ülkemizde çok bildik bir söz vardır: “Sana belediye baksın!”.Genelde kimsesizler, çaresizler, zavallılar için bu söz söylenir: “Sana Belediye baksın!” Bazen...
Ülkemizde çok bildik bir söz vardır: “Sana belediye baksın!”.
Genelde kimsesizler, çaresizler, zavallılar için bu söz söylenir: “Sana Belediye baksın!” Bazen de arkadaşlar birbirine bu sözlerle takılırlar: “Sana belediye baksın.”
Bilmiyorum, belediye böyle kimsesizler, zavallılara bakıyor mu bakmıyor mu? Bilmiyorum. Bildiğim tek şey var: “Allah Belediyeye muhtaç etmesin.” Esasında duayı tam olarak söyleyelim: “Allah hiç kimseye muhtaç etmesin.”
Bir de kimsesiz, yalnız kimseler için söylenir: “Bu adamı belediye gömer.” Yani, öldüğünde ortada kalır da, belediye gömer.
“Belediye, belediye, belediye!” Sen neymişsin be Abi!
Şimdi, bu hafif esprili, hafif gerçek bu sözlerden sonra, yazımın ağır kısmına geçebiliriz.
“Her şeyi belediyeden beklemeyin.” “Her şeyi devletten beklemeyin.”
Toplum olarak çok mu fazla adamsendeci olduk? Toplum olarak çok mu tembel olduk. Toplum olarak çok mu hazıra konmaya odaklandık?
Biraz öyle sanırım.
Yol ortasında büyük bir taş görsek, alıp da kaldırıp kenara koymayız. Belediye gelsin de kaldırsın. Yolda bir küçük bir çukur görsek, gelsin de Belediye doldursun.
Ne olur sanki, o taşı alıp da bir kenara koysan. Ne olur sanki o çukuru sen hemen basit birkaç taş ve kum ile doldursan.
Şimdi diyeceksiniz ki?
Olur mu öyle şey? Ben yol ortasındaki büyük bir taşı niye alıp da kaldırayım. Yoldaki bir çukuru ben niye kapatayım? Ya bir araba gelip de bana çarparsa, ya o taşı kaldırdığım, o çukuru doldurduğum için bir sorumluluk başıma gelirse? Gelir mi gelir yani.
Neyse bunlardan örnek vermeyeyim.
Başka şeylerden örnek vereyim:
“Aç sefil birini gördüğümüzde, haydi git belediyeden yardım al diyor muyuz?” Üstü başı kir pas içerisindeki birini gördüğümüzde ya belediyeye ya da sosyal yardımlaşma vakfına gönderiyor muyuz, göndermiyor muyuz?
Ne olur sanki, orada o kişiye bizler, sizler, hepimiz yardım etsek? Ne olur sanki.
“Mahallede birinin evi mi yıkıldı, evi mi yandı?” “Sel mi geldi, toprak kayması mı oldu?” Toplum olarak, hemen Belediye yardım etsin, devlet yardım etsin moduna giriyoruz.
Daha örnekler çoğaltılabilir de, benim söylemek istediğim ve maksadım anlaşılmıştır.
“Her şeyi belediyeden beklemeyelim. Her şeyi devletten beklemeyelim.”
Elimizi taşın altına koyalım elimizi. Toplum olarak, mahalle olarak tekrar eski günlerimizde olduğumuz gibi, birlik ve beraberlik şuurunda olalım. Benim maksadım ve söylemek istediğim yalnızca budur.
Hani bizim bir “imece kültürümüz” vardı. Ta ecdadımızdan gelen “yardımlaşma ve dayanışma ruhumuz” vardı. Hani nerede?
Bu kadar sözden sonra, eğer anlaşılmadıysam, gelin şu mısralarıma kulak verin:
“Yardımlaşmak”
Bir lokmayı garibanlarla paylaşmak, suyu yudumlaşmak.
Gerçek şudur ki, hayatın en güzel tadıdır yardımlaşmak.
Bütün engelleri dostlarla, birlik ve beraberlik ile aşmak
Büyük mutluluktur, infak ile en büyük sevaba ulaşmak.
“Cömertlik”
Zenginliğe mana katan, iyilik ve cömertliktir.
İnsanı değerli kılan ruhundaki mertliktir.
Asla şunu unutma veren el, alan elden üstündür.
Vakit geçirme, yardımlaşma için gün bu gündür.
Evet, yardımlaşmak ve cömert olmak Bize en yakışan huydur. Bu huylarla, bu özelliklerle kendimizi kuvvetlendirirsek her şeyi öncelikle kendimizden bekleriz. Ancak gücümüz yetmezse, devletten ve belediyeden o zaman bekleriz.
Bir toplum, bir mahalle kendi yapacağı işi yapmıyor da devletten ve belediyeden bekliyorsa, o toplum için, o mahalle için şu söylenir: “Sanal toplum, sanal mahalle. Ruhsuz toplum, ruhsuz mahalle.”
Capcanlı toplum, capcanlı mahalle, gerçek toplum, gerçek mahalle olmak istiyorsak, her şeyi devletten ve belediyeden beklemeyeceğiz, vesselam.