Demokrasi üzerine bir hasbihal

Bu yazıda, bir vatandaş ile konuşuyor gibi demokrasi üzerine “kendi kendime hasbihal” eyleyeyim. Yazarlar “esasında kendi kendine konuşan” insanlardır. Eğer...

Bu yazıda, bir vatandaş ile konuşuyor gibi demokrasi üzerine “kendi kendime hasbihal” eyleyeyim. Yazarlar “esasında kendi kendine konuşan” insanlardır. Eğer yazdıkları birileri tarafından okunuyorsa, kendileriyle konuşuyor olmaktan kurtulurlar. Yazdıkları yazılar eğer birileri tarafından okunmuyorsa da mesele yok. Yazarın “kendi kendine konuşmaları” uzay boşluğunda kaybolmaz, yol alır. Allah’ın huzurunda durur. (Herkesin her icraatı ve her söz ve davranışı asla kaybolmaz. Allah’ın huzurunda durur)

Burada yazımının genel çerçevesinden çıkarak, şu hususu da hemen belirteyim: “Bir yazar olarak “yazılarımın okunup okunmadığımı” asla düşünmüyorum.” Yazılarımın okunması çok da mühim değil. Ben Allah için yazıyorum. O (cc), beni bilsin ve değerlendirsin yeter. Başkalarını ihtiyaç yoktur. Allah (cc) Bize yeter.

Evet, şimdi başlayalım “demokrasi üzerine” bir hasbihale:

Vatandaş: Demokrasi nedir?

Cevap: Demokrasi “hava” gibidir.

Vatandaş: Ne demek yani, içi boş mudur?

Cevap: Biraz öyle. Ancak, tam da öyle değil.

Vatandaş: Demokrasi, iyi midir, kötü müdür?

Cevap: Kavun değil ki koklayıp da anlamak mümkün olsun.

Vatandaş: İnsan da kavun değil ki koklayıp da anlamak mümkün olsun. Demokrasi insan gibi midir?

Cevap: Biraz öyle. Ancak, tam da öyle değil.

Vatandaş: Demokrasi acı mıdır, tatlı mıdır?

Cevap: Baklavacıda satılıyorsa tatlıdır. Bibercide satılıyorsa acıdır.

Vatandaş: Demokrasi nerede satılır?

Cevap: Nalburda satılır.

Vatandaş: Dalga mı geçiyorsun. Demokrasi ıvır-zıvır ihtiyaç maddeleri gibi, nasıl nalburda satılır?

Cevap: Biraz öyle. Ancak, tam da öyle değil.

Vatandaş: Ne sorsam, “Biraz öyle. Tam da öyle değil” diye cevap veriyorsun. Şimdi “iyice merak ettim bu demokrasiyi.”

Cevap: Evet, şimdi gelelim sadede. Buraya kadar soruları biraz da dikkat çeksin diye, biraz garip cevapladım. Acayip şekilde cevap verdim. Şimdi gelelim asıl söylemek istediklerime.

Demokrasi hava gibidir. Bazen sert eser, bazen ılık eser. Demokrasi insan gibidir, bazen iyidir, bazen kötüdür. Demokrasi ıvır-zıvır eşya satılan nalbur gibi gibidir, çok da önemli değildir.

Vatandaş: Nasıl önemli değildir.

Cevap: Evet, önemli değildir. “Demokrasi, Allah’ın bir emri değildir.” Allah bize işlerimizde istişare, şura ve meşveret ile iş yapmamızı emrediyor. Allah insanlar arasında hükmettiğimizde hak ve adalet üzere hükmetmemizi emrediyor. Bunu değil de, Yunan malı demokrasiyi sanki bir maksat gibi görür de, onun bir araç olduğunu unutursak, yoldan şaşarız. Demokrasi eğer, insanların huzur ve mutluluğuna çalışan bir araç olarak uygulanıyorsa, hak ve adalet temelinde işliyorsa, meşveret ve şura geçerliyse, al da baş tacı yap. Ancak, bunun tam tersi olarak, herkes işine göre onu kullanıyorsa, vatandaş seçimden seçime hatırlanıyorsa, hak ve adalet sözde kalıyorsa, meşveret ve şura söz konusu değilse, al da bunu ayaklarının altına al. İşte benim düşüncemin özü budur.

Vatandaş: Peki, Bizde demokrasiye geçildiği 1950’li yıllardan bu yana uygulama nasıldı?

Cevap: Bu Ülkede dönem dönem demokrasi uygulamaları yaşandı. Hiçbir dönemin diğerinden esasında farkı yoktur. Tam olarak meşveret ve şuraya, hak ve adalete göre iş yapıldığı söylenemez.

Vatandaş: Ben cevabımı tam olarak aldım.

İnşaallah, bundan sonra hak ve adalete göre, meşveret ve şuraya göre, (Allah’ın emrettiğine göre) bir sistem kurulur ve işler. O sistemin isminin “demokrasi olması da gerekmez.” Biz isme değil, icraata bakarız.

Vesselam.

SON DAKİKA HABERLERİ

Ahmet Sandal Diğer Yazıları