Herkes bu dostluğu konuşuyor!

Bugünkü yazımızda; siyaset kulisleri, Ankara'daki ayak oyunları, ramazan ayında bile zincire vurulan şeytana yenik düşen nefisler, diliyle kalbi arasındaki yalanı gözleriyle ifşa edenler, emek sömürüp adalet dağıtanlar, işini ihmal edip dünyayı talep edenler, fırsat buldukça çelme takanlar, işi görülünceye kadar "dost" olanlar yer almayacak...

Bu yazımızda; iftar sofrası adı altında kulis yapanlar, onur ve gururlarını ayaklar altına atıp koltuk kapanlar, attıkları her adımda, konuştukları her cümlede fitne saçanlar, "Allah" derken bile şeytana "bekle" yapanlar yer almayacak...

***

Bu yazımızda bahar geldiğinde, Uluabat Gölü’nün kıyısındaki küçük köyde herkesin beklediği misafiri konuk edeceğiz. Yıllardır süregelen bir dostluğun en güzel sahnesini tasvir edeceğiz. Gökyüzünü kanatlarıyla süsleyen, uzaklardan gelen Yaren'in yolculuğunu ele alacağız. Ve tabii ki ona dost olan Adem Amca'yı anlatacağız...

Adem Amca, ömrünü Bursa'da göl kıyısında geçirmiş, doğayla iç içe yaşamış, yüreği sevgiyle dolu bir balıkçı. Onun Yaren Leylek’le olan dostluğu ise bir masal gibi dilden dile yayıldı. Her yıl baharla birlikte göç yolculuğunu tamamlayan Yaren, kimseye gitmeyip, doğrudan Adem Amca’nın kayığına konuyor. Sanki aralarındaki bağ hiç kopmamış gibi…

İlk karşılaştıkları günü anlatırken Adem Amca’nın gözleri parlıyor. O, sabah kayığıyla göle açıldığında, bir leyleğin usulca ona yaklaştığını fark etmişti. Korkutmak istemediği için kıpırdamadan bekledi. Derken leylek, başını hafifçe eğerek gözlerinin içine baktı. O an aralarında görünmez bir dostluk köprüsü kuruldu.

Adem Amca, kayığına yanaşan Yaren’i ekmeğinden, balığından eksik etmedi. Birlikte gün doğumunu izlediler, rüzgârın suya çizdiği dalgalara baktılar. Konuşmadılar ama göz ve kalple anlaştılar. Zamanla bu dostluk, yalnızca köyde değil, tüm Türkiye’de sevgiyle anılır oldu.

***

Aradan yıllar geçti, Adem Amca’nın yüzündeki çizgiler derinleşti, elleri biraz daha titremeye başladı. Yaren ise her bahar geldi, her sonbahar göçtü.

Bu sene 14. kez o buluşmaya tanık olmak için insanlar köye akın etti. Kimileri ise Adem Amca'nın saf duygularını sömürüp kendi çıkarlarını düşündü. Bazı ajanslardan "reklam" teklifleri geldi. Birçoğu, Adem Amca'yı "bedava kullanmak" istedi. Onu tanıyan dostlarından "Adem Amca yaşlandı, onu çok fazla rahatsız etmeyin!" uyarısı da geldi. İnsan olmak ve insan kalmak kimi zaman unutuluyor.

"14. büyük buluşma gerçekleşti" haberleri yapıldı ama gelenin Yaren olmadığı da anlatıldı. Kafalar karıştı... Leylekler kaç yıl yaşar, bunun cevabı da aranıyor... Şimdi herkes, Yaren'i merak ediyor, Adem'i yani insanı, Adem Amca'yı unutarak...

Belki de bir gün, Yaren geldiğinde kayık kıyıda ama sahibi orada olmayacak. Adem Amca'ya sorsanız belki de "Varsın ben olmayayım, dostluk baki kalsın." diyecek. Çünkü Yaren Leylek ve Adem Amca’nın hikâyesi, sadece bir insanla bir kuşun dostluğu değil; aynı zamanda vefanın, sadakatin ve doğayla kurulan gerçek bağların en güzel örneği oldu…

Gün gelir, bir Adem gider ama dostlukların izleri kalır. Önemli olan bu dostlukları sömürü malzemesi yapmamak olsa gerek.

Unutmayalım ki "Gökyüzü ne kadar geniş olursa olsun yuvasını bilen kanatlarla döner."

SON DAKİKA HABERLERİ

Adem Yavuz Irgatoğlu Diğer Yazıları