Prof. Dr. İlkay Orhan: "Türkiye, tıbbi ve aromatik bitkilerde dünyanın en zengin ülkelerinden biri"

Lokman Hekim Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlkay Erdoğan Orhan, tıbbi ve aromatik bitkilerin Türkiye'deki kullanımı ve yetiştiriciliği konusunda önemli açıklamalarda bulundu.

Türkiye'nin tıbbi ve aromatik bitkiler alanındaki büyük potansiyeline dikkat çeken Lokman Hekim Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlkay Erdoğan Orhan, bu bitkilerin kullanımı ve yetiştiriciliğiyle ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.

"TÜRKİYE, AROMATİK BİTKİLERDE DÜNYA ÇEŞİTLİLİĞİNİN YÜZDE 6’SINA SAHİP"

Türkiye’nin dünya genelinde aromatik bitki çeşitliliğinin yüzde 6’sına sahip olduğunu söyleyen Orhan, “Ülkemizin bu alanda ne kadar zengin bir potansiyele sahip olduğunu gösteriyor. Bu durum hem ekonomik açıdan hem de doğal kaynakların korunması açısından büyük önem taşıyor. Ülkemizde üniversiteler, araştırma kurumları ve özel sektör firmaları, tıbbi ve aromatik bitkilerin yeni çeşitlerinin geliştirilmesi, türlerin veriminin artırılması, ıslah edilmesi ve hastalıklara dayanıklılığın sağlanması gibi konularda çalışmalar yapıyor. Tıbbi ve aromatik bitkilerin doğal yaşam alanları, milli parklar ve tabiat parkları gibi koruma altına alınarak tahribata karşı korunmaya çalışılıyor. Kimyasal gübre ve ilaç kullanımını azaltarak, doğal gübreler ve biyolojik mücadele yöntemleri tercih edilmesi için teşvik ediliyor.” dedi.

“DEVLET DESTEKLERİYLE TIBBİ BİTKİ ÜRETİCİLERİ REKABET GÜCÜNÜ ARTIRIYOR”

Yetiştirilen bitkilerin organik ve sürdürülebilir tarım standartlarına uygunluğunu belgelemek için sertifikasyon çalışmalarına önem verildiğini bildiren Orhan, “Çiftçilere ve tüketicilere yönelik eğitimler düzenlenerek, tıbbi ve aromatik bitkilerin önemi, üretim teknikleri ve sürdürülebilirlik konusunda farkındalık oluşturulması için emek veriliyor. Devlet tarafından üreticilere çeşitli destekler sağlanarak, üretim maliyetlerinin düşürülmesi ve rekabet gücünün artırılması hedefleniyor.” ifadelerini kullandı.

“TIBBİ BİTKİLERİN SADECE HAMMADDE OLARAK İHRAÇ EDİLMESİ EKONOMİK KAYBA YOL AÇIYOR"

Türkiye’nin tıbbi ve aromatik bitkilerini hammadde olarak yurt dışına göndermesinin ülke ekonomisi için büyük bir kayba yol açtığını dile getiren Orhan, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Tıbbi ve aromatik bitkilerin ülkemizde işlenmemiş halde yani katma değerli ürün halinde değil de hammadde olarak yurt dışına gönderilmesi, ülke ekonomisi için önemli bir gelir kaybı yaratmaktadır. Özellikle tıbbi ve aromatik bitkileri sadece hammadde olarak ihraç ettiğimizde, bu bitkilerden elde edilebilecek daha yüksek katma değerli ürünler üretme fırsatını kaçırıyoruz. Bu durum, ülke ekonomisine katkı sağlama potansiyelini düşürmekte. İhracatın yarattığı istihdam potansiyeli de sınırlı kalmaktadır. Patentli ekstre üretmiyoruz. Bize mahsus yani endemik dediğimiz tıbbi ve aromatik bitkilerin dünyaya tanıtılmasında geride kalıyoruz. Bu alanda patentli ekstre, farmasötik kalitede tıbbi bitkisel ürün Ar-Ge’si ile bitmiş ürün üretmeli ve ihraç etmeliyiz. Bu aynı zamanda Anadolu halk tıbbının dünyaya tanıtılması açısından da çok önemli.”


Dünyada ve Türkiye’de tıbbi ve aromatik bitkilere olan ilginin giderek arttığını söyleyen Prof. Dr. Orhan, “Tıbbi ve aromatik bitkiler, sağlık alanında kullanılıyor. Fitofarmasötik veya fitoterapötik ürünlerin içindeki etken maddeyi oluşturuyorlar. Dünyada da ülkemizde doğal dönüş akımı yükseldiğinden, bu ürün kategorisine ilginin artan trendde olduğu aşikâr. Ülkemizin biyolojik zenginliği ve florası çok geniş olmasına rağmen, halen botanikçi bilim adamları tarafından her gün yeni türlerin keşfedildiğini duyuyoruz ve literatürde okuyoruz. Bu dünyada da böyle. Halen insan elinin girmediği veya çok az dokunulmuş bölgeler var. Mesela yağmur ormanları, Afrika kıtası. Henüz keşfedilmemiş çok sayıda tür olduğu ifade ediliyor.” diye aktardı.

“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ TIBBİ BİTKİLERİN YETİŞME KOŞULLARINI ZORLUYOR, YENİ TÜRLER ORTAYA ÇIKIYOR”

İklim değişikliğinin sadece dünya genelinde değil, Türkiye’de de bu bitkilerin çeşitliliği üzerinde olumsuz etkiler yarattığını belirten Orhan, “İklim değişikliği, dünya genelinde olduğu gibi Türkiye'de de tıbbi ve aromatik bitki çeşitliliği üzerinde önemli ve hatta kritik etkiler yaratmakta. Bu etkiler, bitkilerin yetişme koşullarındaki değişiklikler, hastalık ve zararlıların yayılımı, habitat kayıpları gibi çeşitli faktörlerle ortaya çıkmakta. Sıcaklık artışı, yağış düzenindeki değişiklikler ve kuraklık gibi iklim değişikliği etkileri, bitkilerin yetişme koşullarını önemli ölçüde etkilemekte. Bu durum, bitkilerin doğal yayılış alanlarının değişmesine, bazı türlerin yok olmasına ve yeni türlerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. İklim değişikliği, hastalık ve zararlıların yaşam döngülerini ve yayılış alanlarını değiştirerek, bitkilere daha büyük zararlar vermesine neden oluyor. Bilimsel çalışmalara göre, sıcaklık artışı, bazı zararlıların üreme hızını artırırken, kuraklık koşulları bitkileri zayıflatarak hastalıklara karşı daha duyarlı hale getiriyor.” ifadelerine yer verdi.


İklim değişikliği nedeniyle yaşanan deniz seviyesi yükselmesi, aşırı yağışlar ve kuraklık gibi olayların, bitkilerin yaşam alanlarını kaybetmesine neden olduğunu bildiren Orhan, sözlerini şu şekilde devam ettirdi: “Bu durum, birçok tıbbi ve aromatik bitki türünün yaşam alanlarını kaybetmesine ve neslinin tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına yol açmaktadır. İklim değişikliği, popülasyon büyüklüklerinin azalmasına ve genetik çeşitliliğin düşmesine neden olarak, bitkilerin çevresel değişikliklere uyum sağlama kapasitelerini zayıflatmaktadır. Ayrıca erozyon, tuzluluk ve kuraklık gibi faktörler aracılığıyla toprak kalitesini bozarak, bitki büyümesini olumsuz etkilemektedir. Tıbbi ve aromatik bitkilerin çeşitliliğinin azalması, gıda güvenliği risklerini artırabilir.”

"TIBBİ VE AROMATİK BİTKİLERİN YETİŞTİRİCİLİĞİ, KIRSAL GÖÇÜ AZALTABİLİR"

Tıbbi ve aromatik bitkilerin Türkiye açısından konumu hakkında bilgi veren Orhan, “Türkiye’nin coğrafi konumu, iklim çeşitliliği ve topografik yapısı sayesinde dünyanın en zengin bitki çeşitliliğine sahip ülkelerinden biri olduğunu ve bu zenginliğin önemli bir bölümünü tıbbi ve aromatik bitkilerin oluşturduğunu ifade etmiştik. Bu bitkiler hem floristik açıdan hem de ekonomik açıdan ülkemiz için büyük öneme sahip. Bu bitkiler, ekosistemlerin dengesini korur, toprağı zenginleştirir ve diğer canlı türlerinin yaşam alanlarını oluşturuyor. Bu bitkiler, gelecekteki tarım ve ilaç sanayii için önemli genetik kaynaklar. Yeni ilaçların geliştirilmesi ve bitki ıslahı çalışmaları için bu genetik çeşitlilik hayati öneme sahipler.” dedi.

Orhan, “Türkiye'de üretilen tıbbi ve aromatik bitkiler, dünya genelinde yüksek talep görmekte. Özellikle uçucu yağlar, baharatlar ve diğer tıbbi türler önemli ihracat kalemlerimiz arasında. Tıbbi ve aromatik bitkilerin işlenerek değerlendirilmesi, böylece bu ürünlere yüksek katma değer kazandıracak ve bu sayede, ülke ekonomisine önemli katkılar sağlanacaktır. Diğer yandan tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliği, kırsal bölgelerin kalkınmasına önemli katkılar sağlayabilir. Bu sayede, kırsal göç azaltılabilir ve bölgesel dengenin sağlanmasına yardımcı olunabilir. Tüm bu pozitif yanları ile değerlendirdiğimizde, Türkiye devlerimiz eliyle tıbbi ve aromatik bitkileri kaliteli hammadde ve bitmiş ürüne dönüştürmek için koordineli, etkin ve bilinçli bir şekilde vites yükseltmelidir. Bu yükseltmede konunun uzmanları ve ehil kişi ve kurumlar aracılığı ile yapılmalıdır.” şeklinde konuştu.

SON DAKİKA HABERLERİ
Sonraki Haber