Ankara'da Hacıbaba’nın üçüncü kuşak temsilcisi Abdullah Baday'ın koleksiyonu büyük ilgi görüyor
Kaliteden ödün vermeyen Hacıbaba’nın üçüncü kuşak temsilcisi Abdullah Baday’ın tespih, köstekli saat ve para koleksiyonu büyük ilgi görüyor. Baday, “Benimkisi 65 yıllık bir merak. 1960 yılından bu güne kadar zevkle bu tutkumu devam ettiriyorum” dedi.
Dünyanın en iyi mutfakları arasında yerini alan Türkiye'de Unesco yaratıcı Şehirler Ağı’nın gastronomi kategorisine girmeyi başaran meşhur ilimiz Gaziantep dediğimizde ilk akla gelen markalardan birisi “Hacıbaba” oluyor.
AB TESCİLLEDİ
Orta Asya Türk kültüründen bugüne kadar gelen ve 2013 yılında Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun kararı ile Türk tatlısı olduğu resmen tescillenen, mutfağımız vazgeçilmez tatlısı baklava dediğimizde ilk akla gelen Ankara’nın meşhur tatlıcılarından “Hacıbaba” üç kuşaktır kalite ve değerlerinden ödün vermeden damaklarda leziz bir tat bırakmaya devam ediyor. Lüks bir mekan olmasına rağmen fiyatlarının da bir o kadar makul olması işletmenin tercih edilmesini sağlıyor.
"İSMİMİZ BABAMDAN GELİYOR"
Merkezi Ankara Balgat Konya Yolu üzerinde bulunan Hacıbaba, üçüncü kuşak sahibi Abdullah Baday marka isminin nereden geldiğini şöyle anlattı: “Babam çok genç yaşta hacca gitmiş ve herkes kendisine “Hacıbaba” dermiş, komşu esnaflardan birisi “Hacıbaba” ismini tabelaya yazdırıp getirip asmış ve öyle de kalmış. Markamızın ismi bu şekilde ortaya çıkmış.” dedi.
"BİZ DİĞERLERİNDEN FARKLIYIZ"
Baday, Hacıbaba'yı diğer markalardan ayıran özellikleri ise şu şekilde sıraladı: “Babam çok titiz bir adamdı her ürünü kendi yapar, kendi hazırlardı. Kullandığı tüm malzemelere çok dikkat eder, özenle seçerdi. En kaliteli sadeyağı Şanlıurfa’dan baharda alır, fıstığı ise ilk mahsul olarak alırdı. Antep’te meşhur bir kişinin yaptığı un vardır, 1949 yılından beri unumuzu hiç değiştirmedik hep oradan alırız. Lezzetimiz o zaman ne ise şimdi de aynı bu da Hacıbaba farkı oluyor. İşin temelinden yetişen babam da babasının mesleğini devam ettiriyor aslında dört kuşaktır biz baklavacılık ve kebapçılık yapıyoruz. Denizciler'den Necatibey’e geldik, oradan da 1997 yılında Balgat’a ve bu yerimizi açtık. Ankara’nın farklı yerlerinde 7 şubemiz bulunmaktadır. Türkiye genelinde bayilik isteyen birçok kişi oldu ama biz vermiyoruz ürünlerimizin kalitesi bizim için çok önemli elimizin değmediği hiçbir şeyi satmıyoruz. Et ürünlerimizi ise bizim maaşlı çalıştırdığımız kasabımız haftada 2 gün borsaya gider oradan en kaliteli etleri alır gelir başka hiçbir yerden et almayız” dedi.
"BURASI BİR OKUL GİBİDİR"
Baday, personelle ilgili de konuştu ve iş yerinin çalışma düzeninden bahsetti. Baday, "Çalışan personel ise kendi içimizde yetiştirip öğrettiğimiz arkadaşlarımızdan oluşuyor. Bizim yetiştirdiğimiz ustalarımız, bizim istediğimiz lezzeti, sistemimizi ve usulü bilir dışardan usta çalıştırmayız. Aslında burası bir okul gibi, personel işi temelinden öğrenip yetişir. Biz üç kardeşiz hepimiz de yüksek tahsil görmemize rağmen çocukluğumuzdan bu yana işin temelinden öğrendiğimiz için hemen önlüğü takar tezgaha geçer işimizi yaparız." ifadelerine yer verdi.
65 YILDIR BİRİKTİRİYORUM
Hacıbaba restoranda girdiğinizde ilk göze çarpan camekân içinde duran yüzlerce antika tespih, köstekli saat ve paralar. Bu tutkusunun adeta bir koleksiyona dönüşmesini ise Abdullah Baday şöyle anlattı: “Küçüklüğümden beri herhangi bir şeyleri biriktirmeye çok meraklıydım. İlk gazoz kapakları toplayıp biriktirmeyle başladım. Babam bir gün bana bir tespih verdi 1960’lı yıllarda ve bu çok hoşuma gitti. Çok sevdiğim bu tespihden sonra nereye gitsem tespihlere bakar hale geldim ve beğendiklerimi de de alıp biriktirmeye başladım. Saatlere karşıda ilgim çoktur, bu güne kadar 30 ülke gezdim ve oralarda da hoşuma giden birçok tespih ve saat almaya başladım. Şu ana kadar iki binden fazla tespih, yüzden fazla köstekli saat koleksiyonumda parça var.
Bunların aslında bir pazarı vardır “antika pazarı” diye ayda bir olur Türkiye’nin her tarafından satıcı ve alıcılar bu pazarda buluşur. Buranın dışında ayrıca tespih ve saat yapan ustalar vardır onlardan alırım, bir de çantacı dediğimiz kişiler vardır bu tür değerli şeyleri ustalardan alır meraklısına satar bunları buralardan temin ettim. Bunun bir piyasası var. En önemlilerinden kehribar, fildişi, ahşap, inci, katalin gibi bu değerli koleksiyonu 65 senedir biriktiriyorum. Halen de araştırır, bulur ve alırım. Bu değerli koleksiyonu da saklamak yerine bu şekilde teşhir ederek herkesin de görmesini sağladım. Bu vitrin içinde aynı zamanda çok eski paralarda mevcut. Sadece bizim değil farklı ülkelerinde eski paraları bu koleksiyonda yerini aldı” ifadelerini kullandı.