AK Parti Keçiören Belediye Başkan Adayı Zafer Çoktan, rakibini ve hedefini açıkladı

Cumhur İttifakı (AK Parti) Keçiören Belediye Başkan Adayı Av. Zafer Çoktan, sahadaki çalışmaları, halkın taleplerini, rakibini, hedefini ve seçimlerin ardından hayata geçireceği projeleri anadolugazete.com.tr’ye açıkladı.

ÖZEL RÖPORTAJ: ADEM YAVUZ IRGATOĞLU

FOTOĞRAFLAR: GÜNSU ÖZMEN

Yıllardır AK Parti teşkilatlarında önemli görevlerde bulunan Av. Zafer Çoktan, Cumhur İttifakı’nın Keçiören Belediye Başkan Adayı oldu. Uzun yıllar AK Parti Keçiören İlçe Başkanlığı görevinde bulunan ve birçok seçim atlatan tecrübeli siyasetçi Zafer Çoktan, 31 Mart’ta Belediye Başkan Adayı olarak seçim yarışında yer alacak. Cumhur İttifakı Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Turgut Altınok ile uyumlu çalışması herkesçe bilinen Zafer Çoktan, seçilmesi halinde mührü ve bayrağı Altınok’tan devralacak.

anadolugazete.com.tr Yazı İşleri Müdürü Adem Yavuz Irgatoğlu’nun sorularını cevaplayan AK Parti Keçiören Belediye Başkan Adayı Av. Zafer Çoktan, Keçiören’de yapılan çalışmaları, vatandaşların taleplerini, kendi vaatlerini, rakiplerini ve hedefini Estergon Kalesi Kültür Merkezi’nde samimi bir şekilde anlattı.

“RAKİBİMİZ DAHA ÖNCEKİ OY OLAN YÜZDE 63”

Bugün sizlere sahada eşlik ettik, vatandaşların teveccühüne şahit olduk. Sahadaki durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Programımıza eşlik ettiğiniz için teşekkür ediyorum. Aday adaylık süreciyle birlikte 3 aydır yoğun olarak sahadayız. Aynı formatta, aynı yoğunlukta sahadayız. Aday adaylık sürecinde de bu teveccüh vardı ama adaylık ilanından sonra vatandaşımızda ciddi bir teveccüh gördük ve görüyoruz.

Keçiören’de geçmiş yıllardaki istatistik sonuçları itibarıyla Allah‘ın izniyle bizim rakibimiz daha önce aldığımız oy olan yüzde 63. Bunun üzerine ne kadar çıkacağız, biz onun şu anda mücadelesini veriyoruz. Bu, bir şımarıklık veya bir rehavet olarak algılanmasın ama kendimizi bu şekilde motive ediyoruz. Alandaki teveccühten de bunu aslında az çok hissedebiliyorsunuz. Yıllardır ilçe başkanlığı yapmış olmamız ve doğma büyüme buralı olmamızdan dolayı Keçiören’in her karışında, her sokağında, her caddesinde izimiz var. Siz de gördünüz, sokakta geçerken bile ‘Başkanım sizinle daha önce şurada görüşmüştük.’ şeklinde başlayan diyaloglar var, pazar yerinde aynı şekilde. Dolayısıyla çok güzel bir sonuç çıkacağını açıkçası ümit ediyorum.

“SAHADAKİ TALEPLER PROJELERİ BELİRLİYOR”

Keçiören ne istiyor, siz ne vaat ediyorsunuz?

Bugün sahadaki formatın hemen hemen aynısı bütün caddelerde yaşanıyor. Talepler ve ihtiyaçlar mahalle mahalle değişebilir. Çokta ‘mega proje’ niteliğinde olmayan, daha çok insanların hayatına, hayat konforuna, şehir konforuna, günlük ihtiyaçlarına yönelik taleplerde bulunuyorlar. Zaten Keçiören’de kule gibi, şelale gibi, kale gibi çok marka projeler var. Keçiören’in genişleme imkanı olmadığı için daha çok kendi içinde hareket halinde olan bir ilçeyiz. Dolayısıyla kreş gibi, konteynırın talebi veya reddi gibi, pazar yerlerinin yakınlığı, yoğunluğu veya daha konforlu pazar yerleri gibi, varsa mahalledeki sağlık ocağının daha iyi bir yere taşınması veya iyileştirilmesi gibi daha lokal, insanların günlük hayatını kolaylaştıran talepler olduğunu görüyoruz. Bu alan çalışmalarının en önemli faydalarından birisi de şu; Sizin projelerinizi de saha belirliyor, şekillendiriyor. Nerede, kim, ne istiyor bunu rahatlıkla görüyorsunuz. Ortalama yüz kişi ile temas kurduğunuzda, o mahallenin eksiği veya memnuniyet oranı belli oluyor.

Uzun dönemdir ilçe başkanlığı yapıyor olmamız, mahalleleri tanıyor olmamız, beş yıldır Turgut Başkanımız ile beraber çalışıyor olmamız; onunla birlikte temel atma töreni, onunla birlikte açılış programı, onunla birlikte hangi okula ne yaptık veya hangi okulda ne eksik var diye baktığımızda kurumsal hafıza bizde de kendiliğinden oluşmuştu. Alanda gezdiğimizde bu biraz daha hem tazeleniyor hem daha olgunlaşıyor. Bizde gönül belediyeciliği kavramı var, Sayın Cumhurbaşkanımız buna çok temas eder, biz de bunu çok önemsiyoruz. Bu nedenle daha çok, insanların hayatlarına dokunan, belki kısmen ev ekonomisine dokunan, gençlerin ihtiyaçlarına dokunan, çocukların ihtiyacına dokunan, farklılıkları da gözeterek inşallah çok güzel bir belediyecilik anlayışı sergileyeceğimizi ümit ediyorum.

“KİMLİKLİ BİR ŞEHİR DÜŞÜNÜYORUZ”

Biraz daha kimlikli yapıları, şehir estetiğine riayet eden, hatta biraz daha geleneksel mimariyi yansıtan örnekleri hayata geçirmek gerekir. Ankara aynı zamanda Selçuklu kentidir. Her zaman buna vurgu yapmışımdır. Yapacağımız mevcut binaları ya da yeni yapılacak kamu kurumlarının, binaların kimlikli binalar olmasına dikkat etmeyi çok arzuluyorum. Biraz daha Selçuklu esintileri olan, kısmen Osmanlı esintileri olan; baktığınızda ‘Bu Keçiören Belediyesinin tarihi binası’ dedirtecek kimliği oluşturmayı düşünüyoruz.

5 yılda Keçiören’de bir kentsel dönüşüm olacak mı?

Kentsel dönüşüm her mahalleye göre değişebiliyor. Keçiören’in giriş mahalleleri, eski mahalleri, Keçiören’i oluşturmaya başlayan mahallelere indiğinizde, birinci konu aslında kentsel dönüşüm oluyor. Eski mahallelerden başlamak üzere çok acil kentsel dönüşüm ihtiyaçları var. Binaların eskimiş olması, insanların daha yeni, daha konforlu binalarda yaşamak istiyor olması birinci öncelik olarak karşımıza çıkıyor. Onun dışında otopark sorunu oluyor. Siz 10-15 daireli bina yapmışsınız ama önünde 3 araçlık otopark var, bazılarında hiç yok.

“KENTSEL DÖNÜŞÜM PLANI ABB VE MANSUR YAVAŞ ENGELİNE TAKILDI”

Şehrin nüfusu öngörülenden çok daha fazla arttığı için trafik gereğinden fazla yoğunlaştı. İkili eğitim olan okulların fazla olması, kreş ihtiyacının istenen boyutlarda olmaması, şehrin belki 1960‘ların imar planlamasıyla oluşturulması kentsel dönüşümü zorunlu kılıyor. Doğal olarak kentsel dönüşüm dışında yolları genişletecek, okulları arttıracak, yeşil alanı arttıracak başka bir alternatifimiz yok. Vatandaş bunu bildiği için bizden özellikle eski mahallelerde çok yoğun bir kentsel dönüşüm talebi var. Aslında son beş yılda biz bunu çok çalışmıştık, kentsel dönüşüm planlaması yapıldı; fakat ABB’nin, Mansur Yavaş‘ın engellemeleri nedeniyle, onların açtırdığı davalar nedeniyle plan iptal edildi.

Cumhurbaşkanımızı hem belediye başkanı hem de cumhurbaşkanı olarak başarılı kılan en önemli özelliğinin şu olduğu inanıyorum: Bir belediye başkanı veya bir başkan, her şeyi çok iyi bilemeyebilir, bilmez de zaten. Önemli olan burada çok iyi koordinasyon, çok iyi ekiple çalışmak, bu işin ehli olan insanlardan aldığı bilgileri çok iyi yöneten başkan başarılı oluyor.

ORTAK AKIL VE EŞGÜDÜM VURGUSU

Ben hukukçu olduğum için hukuk konusunda derinlemesine bir fikir beyan edebilirim ama kentsel dönüşüm konusunda şehir plancılarıyla, bu işin ehli olan insanlarla en doğru yöntemin ne olduğunu kısa süre içinde belirleyip, ondan sonra hareket etmemiz gerekiyor. Yoksa ‘Yıkacağız, yapacağız, şöyle genişleteceğiz.’ demek kolay ama bunu nasıl yapacaksın, hangi sistemle yapacaksın? Bir rezerv alan mı oluşturacağız veya on mahalleye birden mi gireceksin, yoksa bir pilot mahalle oluşturup o mahalle üzerinde ilk iki yılda bir dönüşüm sağlayıp, o örnekle diğer mahallere daha hızlı mı yayacağız?

Düşündüğümüz siste; pilot bir mahalle oluşturup ada bazlı, hızlıca orayı dönüştürmekten yana… Tabii tek başına bu yetmiyor, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının da bu işin eş güdümünde olması lazım. Kentsel dönüşümden kastımız ne? Caddeyi genişletmek, yeşil alanı, park alanını genişletmek, kapalı ve açık otopark yapmak… Binaları genişletmek için o adayı daha verimli kullanabilmeniz için örnek olarak oradaki dört binayı üst üste koymanız lazım. Eğer müteahhit bu işe girmeyecekse o zaman da daire sahiplerinin para koyup binayı yenilemesi lazım. Bu da çok mümkün değil.

“GÖNLÜMÜZDEN GEÇEN YATAY MİMARİ AMA…”

Buraya bir müteahhitin girebilmesi için kat yoğunluğu gerekiyor. Gönlümüzden geçen, arzuladığımız aslında yatay mimari ama teknik olarak eğer genişleyecek bir alanınız yoksa bunu yapmanız gerekiyor. O zaman da ABB ile birlikte çalışmak lazım.

Bizim Bağlum aksı dışında bir alanımız yok, oranın da önemli bir kısmı tarım arazisi, bu nedenle kentleşme şansınız yok. Tarım arazisi olmayan kısımlar ise aşırı engebeli. Sizin oraya yeni bir şehir kurma, oraya taşıma gibi durumunuz yok. Ovacık modeli gibi taşıma durumunuz olmadığı için burada dönüşümü yapabilmenin tek yolu adadaki binaları üst üste koymak. Ölçülü biçimde kat yoğunluğu yaparak bu işin üstesinden gelinebilir. Bunların dışında teknik manada başka model var mı veya bugüne kadar önümüze gelmemiş bir yöntem var mıdır? Onu da oturup kısa süre içinde belirleyip, kararı verip, kazmayı vurmak istiyoruz.

“BÜTÜN ŞEHİR 5 YILDA DÖNÜŞTÜRMEK MÜMKÜN DEĞİL”

Bütün Keçiören’i kapsayacak, bütün Keçiören’de kentsel dönüşüm planlamasına ben çok sıcak bakmıyorum; çünkü yaklaşık 60-70 yılda, hatta 80 yılda oluşmuş bir şehri 5 yılda sıfırdan yeniden dönüştürüp, yeni şehir oluşturmanız fiilen mümkün değil.

‘Binalarımız eski, binaların yaşam konforu düşük ‘diyoruz ama tek avantaj diyebileceğimiz şey; elhamdülillah Keçiören’in zemini sağlam ama bu da tek başına yeterli değil.

Yeni projeler olarak neleri göreceğiz?

Geçen gün Fatih Kütüphanesini ziyaret ederken üç kız çocuğunun banklarda oturduğunu gördüm ve neden dışarıda beklediklerini sorduğumuzda ‘Başkanım içerisi dolu, sıra bekliyoruz.’ dediler. Hemen orada şu kanaate varıyorsunuz: Burada daha fazla kütüphane ihtiyacı var. Planlama ve yapılaşma tamamlandığı için buralarda yeni alan oluşturma şansımız düşük. Nasıl arsa üreteceksin? Mesela pazar yerlerini daha kullanılabilir hale getirmek bir çözüm. Parkların mantıklı ve makul ölçüde kütüphane, yaşlılar konağı gibi kullanılması ama parkın estetiğini arttırabilecek, orayı daha kullanılabilir hale getirecek, kitap kafeler, cep kütüphaneleri, biraz önce bahsettiğim mimari tarzda kütüphaneler yapmayı düşünüyoruz. Bunların maliyetleri fazla olmayacağı için büyük parklara 20-25 kişi kapasiteli 40 tane kütüphane yapabilirsiniz.

Kuşcağız Aile Yaşam Merkezi devasa bir tesis. Burası açılmadan önce 2-3 defa orayı gezmiştim. Çok büyük bir alan; bu nedenle orayı ısıtmak, yönetmek, temizlemek, aklınıza ne geliyorsa hepsi zor! O dönem Büyükşehir Belediye Başkanımız Melih Bey’e şöyle demiştim: ‘Başkanım, bu alana bu kadar büyük bir aile yaşam merkezi değil de bunun bütçesini 10’a bölüp, 10 mahallede daha lokal yaşam merkezi olabilirdi.’ Bunu neden söylüyorum? Çünkü erişim kolaylığı, kullanım kolaylığı daha iyi olur. Bu nedenle 10 mahalleye lokal olarak bunlar yapılsaydı çok daha kullanışlı olurdu.

ANA HEDEF: HİZMETE ERİŞİM KOLAYLIĞI…

Biz çocuklarımızın, gençlerimizin yürüme mesafesinde birçok imkâna sahip olması ve belediye tesisine ulaşması idealiyle çalışmalarımızı yapacağız. Özellikle şu anda dönüşüme ihtiyacı olan pazar yerlerini pazar alanı olarak değil de kotu varsa kottan, yoksa belki üstüne bir kat çıkarak (Osmanlı merkezinde olduğu gibi) pazar yerlerini günün her saatinde her gün kullanılabilecek nitelikte dönüştürmeyi istiyoruz.

Akıllı bina yöntemiyle pazarın aydınlatılması, ısıtması, kendi öz enerjisiyle üretebilen tesisler kurmamız gerekiyor diye düşünüyoruz. Ana hedefimiz, mottomuz şu; her çocuk yüzme havuzuna, kütüphaneye, kreşe yürüme mesafesinde, kendi mahallesinde buna ulaşmalı. Bunu neden söylüyorum? Çünkü bizim Atapark Mahallemiz 53-54 bin nüfusa sahip, yanındaki Kuşcağız Mahallesi’nin 46-47 bin nüfusu var. İkisini topladığınızda bu sayısı 90 bini aşıyor. Bir ilin nüfusundan daha fazla oluyor. Oysa bir ilde vali var, belediye başkanı var, il müdürlükleri var, devlet hastanesi var ama Atapark Mahallesi muhtarla yönetiliyor. Demek ki burada 50 bin nüfus varsa burası aslında büyük bir ilçe, hatta bir il büyüklüğündedir. Dolayısıyla sizin lokal olarak bütün ihtiyaçlarını orada çözmeniz lazım. Belediye hizmet binalarını şehrin 4-5 yerine dağıtmak lazım.

Eskiden belki sizin her birimle alakalı oraya personel oturtmanız, belediyenin bir mini boyutunu Esertepe’ye, Ayvalı’ya kurmanız zordu. Çünkü çok sayıda personel ihtiyacı da vardı ama şimdi öyle değil. Online ağ, e-Devlet sistemi, birçok birimin bir bilgisayarda toplanmasını sağlayabiliyor. Siz oraya bir irtibat ofisi gibi belediye hizmet binası koyarsanız vatandaşın hizmete ulaşımını kolaylaştırmış olursunuz. Bunu daha önce Kaymakamlıktaki Tüketici Hakem Heyeti örneği üzerinden Kaymakam Bey’e söylemiştim. Alınan üründe bir sıkıntı çıktıysa vatandaş ne yapıyor? Pazartesi kalkacak, çalışıyorsa izin alacak, kendi işi ise öğleye kadar işe gitmeyecek; Kaymakamlığa gelecek, dilekçe verecek, tüketici hakem heyetine bunu sunacak, sonra dilekçenin cevabını bekleyecek.

Dedim ki ‘Hafta sonları da olsa, AVM’lere bir masa, bir bilgisayar, bir de personel koyun; adına da nöbetçi tüketici hakem heyeti deyin. O zaman esnaf da kendine çekidüzen verir, vatandaş da hemen orada dilekçesini verir, şikâyetini iletir. İlk zamanda buna alışmak zor olabilir ama zamanla bu oturur. Demek istediğim şey; yerinden yönetim olması.

Mesela Bağlum’a bir koordinatör veya başkan yardımcısı şeklinde bir sistem kurup hizmet etmemiz gerekiyor. Çünkü Bağlum’un yol kapanma riski ve kar riski ile Kalaba’nın kar riski aynı değil. Siz onu merkezden yönetmeye çalıştığınızda orada sorunlar çıkabilir ama yerinde yönetirseniz oranın sorunlarını hızlıca çözmüş olursunuz.

HANIMELİ LOKANTALARI GELİYOR

Projelerinizi ne zaman açıklayacaksınız?

Projelerimizi peyderpey açıklıyoruz. Antika Pazarı, Hanımeli Lokantaları yapacağız. Burada ev yapımı ürünler olacak. Ev hanımlarının yaptığı yemeği orada satarak hem hanım kardeşlerimizin ekonomisine katkı vermiş olacağız hem vatandaşlar gelip burada çok daha uygun fiyata yemek yemiş olacak. Daha çok insana dokunan, belki küçük ev ekonomisine dokunan, daha çok insanı merkezimize aldığımız projeleri hayata geçireceğiz.

“BAŞIBOŞ SOKAK HAYVANI MESELESİ BÜYÜK SORUN”

Sokak hayvanları konusunda neler düşünüyorsunuz?

Sokak hayvanları ile alakalı zaten büyük sorunumuz var. Kimse bir şey demese de vicdani olarak, insani olarak bizim bu işi bir an önce çözmemiz gerekiyor. Bunun illa şikâyet edilmesini, hayvan sevenlerle sevmeyenlerin kavga etmesini beklemeye gerek yok. Böyle bir sorun var ve bu sorunu çözmemiz gerekiyor. Şunun da farkındayız; bunu tek başına ilçe belediyesi veya tek başına büyükşehir belediyesi çözemez. Merkezi hükümetin bunun üzerine kararlılıkla gitmesi gerekiyor, büyükşehir ve ilçe belediyesinin de bunu kararlılıkla uygulaması gerekiyor. Bu işin hem merhamet boyutu var, hem insani boyutu var hem de İslami boyutu var. Bu şu demek değil: ‘Merkezi hükümet ve büyükşehir belediyesinin de olması gerekiyor, o zaman biz hiçbir şey yapmayalım, eğer başlanırsa çözeriz.’ Bu olmaz!

“SOKAK HAYVANI SORUNU KÖYLERDEN BAŞLIYOR”

Keçiören’de Turgut Başkanımızdan önce yapılan kedi ve köpek barınağı bitişik durumda, biz bunları ayırabiliriz. Sokak hayvanlarının doğal yaşam alanlarını biraz daha genişletmek gerekiyor. Sokak hayvanlarını topladığınızda onların da doğal ortamlarda yaşamasını ve kısırlaştırılmasını hızlandırmamız lazım. Hayvan severler derneği beni ziyaret ettiğinde önemli bir tespitte bulundular. Biz genelde sokak hayvanı sorununu şehirde biliriz ama onlar başka bir hususa dikkati çekti. Dediler ki ‘Sokak hayvanı sorunu aslında köyden başlıyor.’ Örneğin çoban köpeği var, bunun yedi tane yavrusu oluyor; sahibi onların içinden birini seçiyor ve geri kalanını getirip Bağlum’a bırakıyor. O bırakılan yavru köpekler daha sonra büyüyüp çoğalıyor. Bu nedenle ‘Asıl sorun köyde!’ diyorlar.

Teknik manada, sorunların tespiti anlamında, elhamdülillah olaylara vakıf olduğumuzu düşünüyoruz. Çözümle ilgili de seçimlerin ardından kısa sürede projelerimizi hayata geçirmek istiyoruz.

“GÖREVE HAZIRIZ”

Psikolojik olarak da mantalite olarak da göreve hazırız. Hem Keçiören’de hem de Ankara Büyükşehir Belediyesinde seçimleri kazanıp çalışmaya hazırız. Sahada gördüğünüz gibi her şey doğal mecrasında ilerliyor. Hemşehrilerimiz büyük bir teveccüh gösteriyor. Biz samimiyiz, gönlümüzden geçtiği gibi davranıyoruz. Keçiörenli hemşehrilerimize hizmetkâr olmaya geliyoruz. Niyetimiz halis! Bu şehrin çocuğu olarak Rabbim burada hizmet etme fırsatını nasip etti ve inşallah seçimlerden sonra da daha fazla hizmet etmeyi nasip edecektir.

SON DAKİKA HABERLERİ
Sonraki Haber