Alkali beslenme mucizesi ve karbonat hakkındaki yanlışlar -1-
Vücudumuzdaki “Asit - baz dengesi sağlığımız açısından gerçekten çok önemlidir.” Bedenimizde birçok konuda olduğu gibi, bu konuda da tam bir denge mevcuttur. “Özellikle kanımız ve tüm organlarımız belirli bir PH (Power of Hydrogen) değerini muhafaza etmek zorundadır.” Önemli bir hastalık olmadığı taktirde, kanın ve dokuların PH değeri hiç değişmez.
Konunun önemine binaen diyetisyenler, kimyagerler, doktorlar ve insan sağlığıyla ilgilenenler tarafından bu konuda birçok kitap yazılmıştır. Ancak “Bu kitapların bir kısmında çok büyük bir hata yapılarak, genel sağlığımızın korunması ve obezite dahil birçok hastalıktan kurtulabilmek için en büyük destek olarak, sürekli karbonat ya da alkali sıvıların kullanımı tavsiye edilmektedir.”
“Yüksek PH, yüksek sağlık sloganıyla yola çıkan bu kitap ya da makalelerde öyle abartılı tavsiyeler var ki,” vücudumuzu alkali hale getirerek, kanser, diyabet, ms, akne, egzama, obezite ve diğer tüm hastalıkların %99’undan kurtulabileceğinizden bahsedilmektedir. En vahimi de “vücudumuzu alkali yapabilmek adına karbonat ya da alkali sıvı kullanımının PH mucizesi olarak tavsiye ediliyor olmasıdır.”
Mesela “Sadece karbonat kullanarak, kanseri yenebilir, kilo problemlerinizden kurtulur, daha sağlıklı daha enerjik bireyler olabilirsiniz(!)” Hatta miktarını biraz azaltarak çocuklarınızın hastalıklardan kurtulmasında ve birçok şikayetin ortadan kaldırılmasında bile kullanabileceğinizden bahsedilmektedir.
Halbuki “dışarıdan yapılacak müdahalelerle, vücudumuzun Asit - baz dengesini düzenleyebilmemiz asla mümkün değildir.” Tıp fakültelerinde okutulan ve tlbbın temeli sayılan “fizyoloji” dersinin en önemli konularından birisi “Homeostasis” prensibidir. Burada “Sağlıklı yaşamın devamı için, vücudumuzun kendi çalışma sistemleri içerisinde, yapı ve işlev bakımından gösterdiği değişmezlik, kendi iç ortamını belirli sınırlar içerisinde dengede tutması ve belirlenmiş dengelerin her türlü iç ve dış etmenlere karşı otomatik korunma fonksiyonları anlatılır.”
Kesinleşmiş bu prensipler bilinirken, “Bu sistemlere dışarıdan yapılan müdahalelerin, faydadan çok zarar vereceği, nasıl düşünülmez anlamıyorum.”
Ayrıca vücudumuzdaki hücrelerin, dokuların, organların, sistemlerin ve hayati sıvıların, fonksiyonlarını en iyi şekilde yerine getirebilmek için gerekli olan, kendi (asit - baz dengesi) PH değerleri vardır ve bu değerler birbirinden çok farklıdır.
Mesela ağzımız (PH= 6.5 -7.4), midemiz PH=1.5 – 3), on iki parmak bağırsağı (PH= 9), ince bağırsak (PH= 7 – 8),kalın bağırsak (PH= 7 – 8), karaciğer (PH= 6.9) Pankreas sıvısı (PH=7.8 - 8.5), safra (PH=8 – 8.5), kalp kasları (PH= (6.9), Kan (PH= 7.34 - 7:45), Lenf sistemi (PH= 7.5), beyin ve omurilik sıvısı (PH= 7.4), gözyaşı (PH= 7.3 - 7.5), anne sütü, (PH= 6.6 – 7), hücre içi (PH= 6.9), cilt yüzeyi (PH= 4 – 4.5), ter (PH= 6.6 – 7) olmak zorundadır.
Devam edecek...